Paranın Karşılığını Almak

Başbakan Erdoğan yeni teşvik sistemini açıkladı. Öncelikle uzun bir aradan sonra Türkiye’de gündemin üretim ekonomisine gelmiş olması memnuniyet verici… Hedefler arasına cari açığı engellemek, teknolojik yatırımları desteklemek gibi olumlu yanlar da var.

Fakat detaylarına baktığınızda halen temel felsefedeki yaklaşım hatasının önüne geçilemediği görülüyor. Yani mesele tamamen bir takım muafiyetler üzerine kurgulanmış, bazı bölgelerde pozitif ayrımcılık sergileyen, iyi niyetli sayılabilecek para dağıtımının ötesine geçemiyor.

Problem sadece bu iktidarın sorunu değil. Türkiye’de yıllardır verilen desteklere baktığınızda vergi toplanamayan yerlere, vergi muafiyetleri sağlamak yani aslında hiçbir şey vermemek üzerine kuruluyor. Nitekim 2012 yılı ocak-şubat dönemi gerçekleşmelerine baktığınızda İstanbul, Ankara, Kocaeli ve İzmir, tüm Türkiye’yi vergileriyle beslediği görülüyor.

Şimdi açıklanan teşvik sisteminin zaten vergi geliri elde edilemeyen illerde olması bir yana, Başbakan’ın açıkladığı gibi bugüne kadar uygulanan sistemde aktarılan kaynakların ortalama yüzde 75’inin diğer illere yönelik yapılması da ayrı bir tartışma.

Yani eğer Başbakan’ın ifadelerini dikkate alırsak, 10 yıllık iktidarları döneminde aktarılan tüm kaynağa rağmen, iddia edildiği üzere yapılan tüm yatırımlara rağmen, bu illerden vergi toplanamıyor. Sizce de burada bir verimlilik sorunu yok mu?

Diyor ki Sayın Başbakan yaklaşık 350 bin civarı istihdam yaratıldı. Peki o zaman neden sanayideki istihdam artışı düşüyor da, tarımdaki yükseliyor. Üstelik tarımdaki istihdam artışının da orada bulunmaktan ve çiftçilik yaptığı varsayımından hareketle yapıldığının da altını çizelim. Tarımla uğraşanların batık halleri ise burada da gerçekçi bir yorum yapılmadığını gözler önüne seriyor.

Şimdi yine bir bölgede hangi yatırımı yaparlarsa yapsınlar bazıları desteklenecek. Oysa bu hem kamu kaynaklarının boşa gitmesine, hem de özel sektörün hesapsızca yatırım yapmasına neden oluyor.

Oysa yıllardır altı çizilen bir gerçek var ki, teşviklerin bölgesel değil, ilçe bazında ve mutlaka ürün odaklı olması gerekir. Örneğin Isparta’nın Eğirdir ilçesinde çimento üretimini teşvik etmek sonuç vermez. Ama burada elmacılığı teşvik ederseniz sonuç alırsınız.

Sürekli altını çiziyorum, bir kez daha belirteceğim. Bu ülkede sağlıklı bir sanayi, tarım, işgücü envanteri yapmadan, nüfus yapısı ve sayısı tam olarak bilinmeden, illerin özellikleri ortaya konulmadan ve bu doğrultuda bir kalkınma planı oluşturulmadan dağıtılacak her teşvik altı boş çuvala para atmaktır. Nitekim vergi gelirlerine bakıldığında bunun da böyle sonuçlandığını görüyoruz.

Ayrıca desteklerin salt üretim odaklı olması, iktidarın dünya konjonktürünü okuyamadığının da bir göstergesi. Üretip satamadığınız hiç malın kıymeti yok. Bu nedenle üretim kadar, imal edilen malların pazarlanması ve satışını da destekleyecek enstrümanların teşvik edilmesi gerekiyor.

Sonuçta gözüken o ki, yine derslerine iyi çalışmamışlar. Çünkü meselenin felsefesine hakim değiller. Tek bir örnek yatırım malı amacıyla ithal edilen makineyi halen teşvik ediyorlar. Oysa bu ülkenin makine imalatçısı tüm dünyaya mal satıp, içeride zorlanıyor. Peki neden yerli makine kullanımını teşvik etmiyorsunuz? Bugüne kadar kriz sonrası uygulanan teşvik paketleri ise Başbakan’ın iddia ettiği gibi fayda değil, iller arası rekabet dengesini bozduğu için zarar getirdi.

Çünkü meseleye bilimsel yaklaşılmıyor. Kapasite kullanımları dikkate alınmıyor. Bu ülkede başarılı olduğu söylenen teşvik sisteminde yüzde 30 kapasiteyle çalışan sektörlere yatırım bile teşvik edildi.

Neticede yine kısıtlı kaynakları çar çur edecekler. Bu arada eğitim konusundaki teşvikleri de göz ardı etmemek gerekir. Meseleyi 4 + 4 +4 sisteminin içine yerleştirilen 20 milyar dolar ile birlikte değerlendirdiğinizde çok daha anlamlı sonuçlar çıkıyor.

Peki çözüm ne? Tavsiyem teşvik sistemini geri çekip, sağlıklı verilerden oluşmuş bir strateji oluşturup, ondan sonra kıt kaynakları dağıtın. Elbette gerçek niyet, bazılarını zengin etmek değil de, Türkiye’yi verimlilik esasına dayanan, fayda/maliyet oranı artı gösteren ve katma değer yaratan bir üretim ekonomisine geçirmekse… Yoksa bu sistemin adı teşvik değil, ulufe ve sus payı dağıtmaktır.

[email protected]

Yorumunuzla Bu Yazıya Katkıda Bulunun

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir