Portekiz’den İstenilenlerden Çıkarılacak Dersler Var

IMF ve Avrupa Birliği ile 116 milyar dolarlık anlaşma imzalayan Portekiz’den istenilenlerden ders çıkarmamız gerekir.

2001 krizinden hemen sonra uygulanmaya başlanan ve bazı değişikliklerle kabaca küresel kriz öncesine kadar sürdürülen ekonomik programın Türkiye ekonomisine istikrarı getirdiğine şüphe yok. Bu sayede kamu borcu, bütçe açıkları, faizler ve enflasyon önemli ölçüde düştü. O programın önemli ayaklarından biri de 1980’li ve 1990’lı yılların önemli bir kısmını kapsayan disiplinsiz ekonomi politikalarının uygulanmasına olanak sağlayan kurumsal yapının değiştirilmesi yolunda atılan adımlardı.

Kurumsal reformlar yetersiz
Tümüyle bu yapı değiştirilemedi elbette, ama bir miktar da yol alındı. Mesela Merkez Bankası bağımsız kılındı. İhale yasası değiştirildi. Bankacılık Kanunu’nda değişiklikler yapıldı. 1990’lı yılların sonlarına doğru peşi sıra kurulmaya başlanan bağımsız idari otoritelerin (düzenleyici kurumların) yenileri oluşturuldu.
Bu sürecin bir sonraki aşaması, Türkiye’nin refah düzeyini gelişmiş ülkelerin refah düzeyine yaklaşmasını engelleyen sorunları çözmeyi amaçlayan kurumsal reformları gerçekleştirmeye koyulmaktı. Ne yazık ki bu süreç başlamadı. Mesela eğitim reformu, mevcut işgücünün beceri düzeyinin ekonominin taleplerine uygun hale getirilmesi, işgücüne kadınların katılımının özendirilmesi, istihdamı özendirmeyen vergi sisteminin terk edilmesi, kayıt dışı ekonomiyle mücadele gibi alanlarda ya hiç adım atılmadı ya da atılan adımlar dişe dokunur değillerdi.
Türkiye’nin gündemini yeni anayasa oluşturacak gibi görünüyor. Daha özgürlükçü bir anayasa bir özlem; oluşturulabilirse elbette herkes için yararlı olur. Bu süreçte umarım o çok beklenen ekonomik reformlar arka plana itilmez. Ağırlık anayasada olmasa bile, 2007’den bu yana reformlar açısından sergilenen performansa ve seçim sonrası için ortaya konulan ve genellikle altyapıya önem veren projelere bakınca bu açıdan çok umutlu olamıyorum. Umarım benim karamsarlığım olarak kalır bu beklentim; yanılırım.

Kazanımlar korunabilmeli
Türkiye’yi ileriye taşıyacak yapısal reform sürecini başlatamıyorsak, hiç olmazsa bugüne kadar elde ettiğimiz kazanımları korumaya çalışalım. Oysa seçim öncesinde, 2001 krizinden sonra bin bir zahmetle sağlanan ekonomik istikrarı ileride tehlikeye atma ihtimali olan adımların atılabileceği sinyalleri verildi. Özellikle düzenleyici kurumların geleceği açısından bir miktar zihin karıştırıcı demeçler oldu.
Mayıs ayının başlarında, IMF ve Avrupa Birliği, Portekiz ile bir yardım anlaşması imzaladılar. Toplam 116 milyar dolarlık anlaşma çerçevesinde Portekiz’in üç temel ayağı olan ekonomik programı yürürlüğe koyması gerekiyor. Bunlar şöyle: Birincisi, verimliliği ve rekabeti artıracak yapısal reformlara girişilecek: İkincisi, finansal sistem daha sağlıklı hale getirilecek. Üçüncüsü, maliye politikası disiplinli kılınacak.
Programın ilk ayağı çerçevesinde Portekiz’in rekabet politikasını güçlendirmesi isteniliyor. Yapılacak 116 milyar dolarlık mali yardımın temel koşullarından biri bu. Bu çerçevede yeni bir rekabet yasasının hazırlanması ve düzenleyici kurumların bağımsızlığının güçlendirilmesi isteniliyor.
Türkiye alacağı ek önlemlerle cari işlemler açığının yükselmesi ve bu açığın ağırlıklı olarak kısa vadeli sermaye girişleri ile finanse edilmesinden doğan riskleri zamanla azaltabilir. Bu zaman zarfında ek riskler oluşturmaya gerek olmadığı açık. 2001 sonrası elde ettiğimiz kazançların temel olarak ne tür uygulamalardan kaynaklandığını unuttuysak bile, Portekiz’den istenilenlerden ders çıkarmamızda yarar var.

Fatih ÖZATAY


Yorumunuzla Bu Yazıya Katkıda Bulunun

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir