Çetin Ünsalan – Rusya krize girerse bize ne olur?

Öncelikle petrol üzerinden dünyada Rusya’ya uygulanan yaptırımın adını doğru koyalım. Bu bir finansal harptir. Yani esasen ortada silahların olmadığı, son döneme damgasını vuran bir savaş yaşanıyor.

 

Suriye’de başlayan Ukrayna’da ikinci raundun, klasik ekonomiler tarafından kaybedilen bir mücadelenin, masa başında kazanılması hamlesidir. Ortadaki tartışma çok büyük. Önümüzdeki 50- 60 yılın ekopolitik dengelerine ağırlığını koyacak cepheler mücadele ediyor.

 

O nedenle, bu meseleyi günlük bir takım sıkıntılarla veya gelişmelerle okumaya çalışmak, muhtemelen doğru sonuç vermeyecektir. Çünkü iki tarafın da farkında olduğu bir gerçek var. Bugün kaybeden, tamamen kaybeder.

 

Sadece bu sebeple bile oyunun bir günde biteceğini düşünmek aldatıcı olur. Fakat meseleye bugünden bakıp, bugünden yapılan yorumları esas alarak bir soruyla yaklaşalım. Rusya krizi girerse ne olur?

 

Öncelikle Rusya kısa vadede krizi göze almış gözüküyor. Yani 1998’ten daha kötüsünü yaşamayacağının farkında… O dönemle bu zaman arasındaki en büyük iki fark ise, kasasındaki tasarrufları ve doğalgaz üzerinden oluşturduğu kurgu…

 

Buna cephe ülkeleri olan Çin ve İran’ın o döneme göre daha güçlü olduğu unsurunu da eklemek lazım. Yani filmin sonu daha belli değil. Sadece iki kritik cepheden, mali olarak sıkıntıdaki rakiplerine göre avantajlı çıktı.

 

Ama kısa vade bizi çok ilgilendiriyor. Çünkü AB gibi biz de, arada tost olmuş durumdayız.  AB’nin gerek doğalgaz, gerekse de reel sektör bazında ihracat nedeniyle çok uzun süre bu oyuna dayanması zor. Hele ki kendi iç piyasası koşarak resesyona giderken… Ayrıca buradaki kalıcı bir krizin Doğu Avrupa temelli AB’yi de vuracağını göz ardı etmemek lazım.

 

Peki biz çok mu farklıyız? Bugün deri, tarım gibi birçok iş kolunda neredeyse tek pazar bağımlılığına doğru koşuyoruz. Çevremizde alternatif pazarlarımız kilitlenmişken, en büyük satış noktamız AB daralmaya sürüklenirken, Rusya’nın bir krize girmemesi bizim için zannedildiğinden daha büyük önem taşıyor.

 

Çünkü artık öyle borç parayla ekonomi döndürme devri bitti. Üretebildiğiniz ve ürettiğinizi satabildiğiniz kadar ayakta kalacaksınız. Satmazsınız, üretim tesislerinizin kapanmasına, bağlantılı olarak işsizliğin artmasına kadar bir dizi etkiyi beraberinde yaşarız.

 

Rusya Eski Maliye Bakanı Kudrin’in bir açıklaması var. Sipariş niteliğinde bir açıklama ama içinde 2015’te ithalatta yüzde 40’lık azalma sinyali kimi etkiler dersiniz? Peki köşeye sıkışan Rusya, orta vadeli düşündüğünde batı cephesinde yer alan Türkiye’ye doğalgaz fiyatlarını ne yapar?

 

Yani reel ekonomi açısından Rusya nezle olursa, biz grip oluruz. Şimdi bir şehir efsanesi dolaştırılıyor. Bize para yağacak. AB’nin Türkiye’yi paraya boğacağı ne kadar yalansa, bu da o kadar yalan. Sadece bu beklentiyle içerideki uyanıklara (!) risk satıp, kaçmayı amaçlıyorlar.

 

Türkiye’ye sanıldığı gibi Ortadoğu ve Katar sermayesi gelmeyecek. Çünkü değişmeyen bir gerçek var. Biz halen kırılgan beşlinin en kırılganıyız. Daha önceleri Türkiye’ye para getirmeyeni dövüyorlar diye tarif ediyordum ya, şimdi de soruyorum: Kim para batırmak için buraya gelir bu saatten sonra?

 

Rus parası mı? Putin’in 40 oligark ile yaptığı görüşmeye bakılırsa o da sıkıntılı gözüküyor ve zaten ikna olmayanların da maddi bakımdan İngiltere’ye kaçtığı görülüyor. Velhasıl kelam bu işin sonunda Rusya’nın krize girmesi bize ne yarar sağlar; ne de sıcak para bakımından fırsat verir.

 

Olsa olsa önümüze kabarık bir fatura koyar. O nedenle Rusya’nın bu finansal harp teknikleriyle itildiği krizden çıkması ve dünya ekopolitiğinin dengelenmesi daha akılcı. Neden derseniz?

 

Koşar adım gittiğimiz krizden çıkmak için ihtiyacımız olan para ortada olmadığına göre, pazar bulmamız gerekiyor. Elbette o gün firmalarımızı gereksiz yatırımlarla batırmamış ya da üç kuruşa satmamışsak.

 

[email protected]

Yorumunuzla Bu Yazıya Katkıda Bulunun

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir