Teğet Meselesi

Bu ara nedense bir kriz muhabbeti tutturduk gidiyoruz. Geçen yazımda işaret ettiğim gibi ekonomiyi ve piyasaları sözel müdahalelerle yönlendirme yönünde bir gayret var.  Bu çabalarda kantarın topuzu biraz kaçtığı için hedefi aşan atış (over shooting) diye tanımladığımız durum ortaya çıkar gibi oldu. Kurlar aldı başını gitti. Döviz kurunu maniple edelim derken az daha altında kalıyorduk.

Şimdi bu süreçten geri dönüşü yaşıyoruz. Siyasi yönetimin tepesinden çok güçlü bir sözel müdahale geldi. Sayın Başbakan “kriz falan yok, dışarıda oluşan kriz bu defa bizi teğet bile geçmez” dedi. Ve iş bitti.

Bu satırlar yazılırken (perşembe öğlen) dolar, Euro, sepet falan hepsinin hizaya girdiği görülüyor. Sözel müdahelenin Başbakan tarafından ters döndürülmesinin etkisi o kadar güçlü oldu ki araya  S&P kaynaklı olumsuz değerlendirmenin  girmesine rağmen adeta  hıçkırık gibi anlık bir etki dışında bir şey olmadı. Son sözel müdahale tam hedeften vurdu.

*                   *                   *

Bir süre bu sözellikten vazgeçeceğiz sanırım. Ama tortusu kalacak gibi. Mesela, bir kez daha teğet söylemine dönülmüş olması ilginç. Teğet geçme meselesi siyasetin  kriz değerlendirmelerinde baş rolü oynar hale geldi. Üstelik,  kriz olarak algılanan koşullar farklı dinamikler içerdiği için, her durumda  teğet söyleminin kullanılması yanıltıcı oluyor.

Teğet söyleminin bazı temel koşulları var. Bunlardan birisi bizim dışımızda bir iktisadi  kriz olması koşulu. İkinci bir koşul dışarıda kriz varken  Türkiye ekonomisinin görece  dengeli ve güçlü  olmasıdır. Bu koşullarda bizim ekonomimiz dışarıdaki olumsuzluktan çok az etkilecek ya da hiç etkilemeyecektir. Dışarıdaki iktisadi krizin bizi teğet geçecek olmasından kastedilen budur.

*                   *                   *

Teğet söyleminin tarih sahnesine çıkması 2008-2009 krizi ile oldu. Bu krizin temel karakteri itibariyle teğet söyleminin iki temel koşulunun sağlandığı söylenebilir. Bu  koşulların birincisi bizim dışımızda bir kriz olması koşuludur.  O tarihte dünya ekonomisinde güçlü, derin ve yaygın bir iktisadi kriz vardır.

Aynı yıllarda teğet söylemine temel olan ikinci koşul da da mevcuttur. Türkiye ekonomisi görece sağlam ve güçlü görünmektedir. Bir darbe halinde  hacimli bir kırılmaya neden olacak ciddi bir sorun yoktur. Gerçi büyüme biraz yavaşlama eğilimindedir ama  kamuda  dengeye yakın bir durum vardır, borçlanma oransal olarak düşme eğilimindedir. Enflasyon geriletilip, kontrol altına alınmış durumdadır. Banka sistemi de güçlüdür. Tam teğet olacak durum vardır anlayacağınız.

Ancak küresel kriz o kadar güçlü, o kadar bulaşıcıdır ki teğet için gerekli ilk iki koşulun varlığına rağmen küresel kriz Türkiyeyi  teğet geçmemiştir. Tersine, dünya krizinin ekonomiyi vurduğu ilk dönem olan 2008 ilk çeyreğinde büyüme negatife dönmüş, 2009 yılının ilk çeyreğinde ekonomi eksi 14.6 oranında küçülme ile dibe vurmuş ve bu olumsuz durum azalarak da olsa sonraki iki  çeyrekte de devam etmiştir.  O yılın büyüme oranı da negatiftir.

Bu gelişmeler karşısında 2008-2009  krizin bağlamında teğet geçme söyleminin kullanılması yanıltıcı olmaktadır.

*                   *                   *

Teğet söyleminin son çalkalanmalar nedeniyle tekrar gündeme geldiğini biliyoruz. Ancak bu günkü koşullar teğet söylemine pek uygunmuş gibi görünmüyor. Bir kere teğet geçme durumunun  olması için ön şart ilk koşulun oluşması, yani bizim dışımızda bir iktisadi kriz olmasıdır.

Avrupa ve ABD’de gelişen olayları bir kriz olarak algılamak durumu abartmak olur diye düşünüyorum. Yaşananları siyasi tıkanıklıklardan etkilenen  çalkantılar olarak değerlendirmek daha doğru olur. Kısacası, şu sıralarda dünya ekonomisinde güçlü ve bulaşıcı bir kriz  yok Teğet söylemi açısından bizi teğet geçecek bir durum olmadığı anlamına gelir bu. Anlayacağınız bu günün koşullarında teğet söylemini kullanmak pek anlamlı olmamaktadır.

Yorumunuzla Bu Yazıya Katkıda Bulunun

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir