Unutulmaması Gereken Gerçekler!

Petrol fiyatlarının ulaştığı düzey, hem uzunca bir süredir devam eden günü kurtarma yaklaşımlarının önünü tıkıyor, hem de kendi lehine yeni bir dünya düzeni hayali peşinde olan gelişmiş ekonomilerin siyasi hesaplarını bozuyor. Geçen senenin son çeyrek döneminde likiditenin bollaşacağı beklentis ile aşırı iyimser rüzgarların etkisi altında kalan finansal piyasalar bu durum nedeniyle tekliyor, kabus görüyor. Güvensizlikle birlikte kırılganlık da artıyor. Merkez bankaları parasal genişleme konusundaki tercihlerini yeniden gözden geçirmek zorunda kalıyor veya Avrupa örneğinde olduğu gibi mali sistem aldığı likiditeyi krediye dönüştürmekte isteksiz bir tavır benimsiyor, durgunluktan çıkış da korku kaynağı haline dönüşüyor.

Sürdürülebilir olmasa bile durgunluğun derinleşmemesi için hem parasal genişleme, hem de bunun kredi hacmine yansıması gerekiyor. Fakat bu süreçte başta petrol olmak üzere emtia fiyatlarının da yükseleceği, enflasyon baskısı yolu ile ekonomik daralmayı zorlayacağı biliniyor. Bu nedenle petrol fiyatında yaşanacaklar ve yaratacağı sonuçlar eskiden olduğu gibi gözardı edilemiyor. Durgunluktan çıkmak adına yapılanların hem sorunları ağırlaştırması, hem de kırılganlığı artırarak daralmayı zorlaması etkili ve yetkili kesimlerin hareket yeteneğini sınırlıyor. Bu durumda eski güzel günlerin geri gelme ihtimalinin sıfır olduğu gerçeği açığa çıkıyor, geniş kesimleri sakinleştirip risk almaya ikna edecek yeni masallar üretmek nerede ise imkânsızlaşıyor.

Bir an için petrol fiyatının 150 dolar seviyesini zorladığını düşünün ve aşağıdaki soruları yanıtlamaya çalışın… Talep daralması ve buna bağlı sorunların ağırlaşması yaşanır mı? Küresel nitelikte yeni bir kredi krizi yaşanır mı? Gelişmiş ekonomilerin yanı sıra gelişmekte olanlar da bu durumdan olumsuz yönde etkilenir mi? Euro Bölgesi mali söylemi ile günü kurtarmaya çalışırken dağılma gerçeği ile tanışmak zorunda kalır mı? ABD ve Japonya’da durgunluk derinleşir mi? Ortadoğu ve Kuzey Afrika bölgesi giderek büyüyen istikrarsızlıklardan payına düşeni fazlası ile alır mı? Daralan küresel pazar nedeniyle Çin başta olmak üzere Uzakdoğu ekonomileri de hızla durgunlaşır mı? Riskten kaçınma eğilimi güçlenir, ciddi büyüklükte bütçe açığı veya cari açık veren ekonomiler daha olumsuz etkilenir mi? Eğer bu sorulara “hayır” yanıtı veremiyor iseniz eski ezberlerin bozulduğunu, hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığını kabul etmenin vakti gelmiş demektir. Yok eğer gözünüzü yumup hayır diyor ve buna göre risk alma eğiliminin yaygınlaşacağını düşünüyor iseniz, petrol fiyatının yeni rekorlar kırmasına ve buna bağlı sarsıntılara hazırlanmanız gerekiyor. Boşalmış bardağın yarısını dolu gibi varsaymanın bedelleri olduğunu unutmamak gerekiyor.

Genel durum ülkemize ilişkin senaryoları da farklılaştırıyor. 2012 yılı hedeflerinden bazılarında büyük sapmalar yaşanacak ve sert dalgalanmalar söz konusu olabilecek. Küresel bir daralma söz konusu olur ise bunalacağız. Cari açığın artmaması tek olumlu gelişme olacak ve 2008 yılı ilk yarısını anımsayacağız. Eğer petrol fiyatının canlanmasını teşvik eden bir hareketlilik olur ise enflayon ve dış açık konusundaki olumsuzlaşma ciddi sıkıntılar yaratacak. Hem büyümek ve enflasyonu geriletmek, hem de bütçede durumu korur iken cari açığı küçültmek kesinlikle mümkün olamayacak. Petrol fiyatı değiştikçe tüm beklentiler farklılaşacak, tahminler değişecek. Bu yılın ilk iki ayındaki rahatlığı çok özleyecek, tehlike ile fırsatı karıştırmanın bedellerini ödemek zorunda kalabileceğiz. Kısa vadeli ve spekülatif bakış açısının yarattığı körlüğün nasıl bir basiretsizlik olduğunu daha iyi anlayacak ve bir daha hiç unutmayacağız…

Petrol fiyatındaki eğilim yeni bir şey söylemiyor, görmezden gelmeye çalıştığımız veya unuttuğumuz gerçekleri hatırlatıyor…

Yorumunuzla Bu Yazıya Katkıda Bulunun

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir