Veresiye Defteri

CHP Genel Başkanı grup toplantısında, Almanya’da yüzyılın yolsuzluğu olarak nitelendirilen Deniz Feneri e.V konusunda sanıklara polis baskınını önceden bildirdiğini iddia ettiği ismi açıkladı. Ortaya atılan isim; Beşir Atalay. Yani mevcut Başbakan Yardımcı ve İçişleri eski Bakanı.

Kılıçdaroğlu’nun belgesiz konuşmayacağı bilindiğinden, bundan sonrasını çürütmek muhatabına kalıyor. Öncelikle uzun zamandır ilk kez Ana Muhalefet’in gündem belirlediğinin altını çizmek gerekiyor. Peki Kılıçdaroğlu bu açıklamayı yaptığına göre bundan sonra ne olacak?

Yanıtı çok uzun uzadıya düşünmenize gerek yok. Hiçbir şey… Bakkal hesabıyla ekonomisi idare edilen bir ülkenin, sisteminin de farklı işlemediği açık. Hatta bunun sağlamasını yapmak için, geçmişteki olayları ya da bakkal gözüyle alacakları not eden yakın tarihin yapraklarını barındıran veresiye defterinden birkaç başlığa bakalım.

Bu ülkede iktidar partisi mensuplarına yönelik bir takım suçlamalar ortaya atıldı. Hatta bu kişilerin dokunulmazlıklarının kaldırılması dahi istendi. Bazıları mahkemeye taşındı. Mahkemede görevsizlik ya da yetkisizlik gibi kriterlerle dosyaları kapatanların nerelerde olduğuna bakın. Tamamı terfi etti.

Başbakan NATO toplantısına gitmeden önce, ilk planda “NATO’nun ne işi var Libya’da” dedi. Dönüşte “Bu iş NATO öncülüğünde olmalı” açıklaması yaptı. Yine aynı gidişte füze kalkanı konusunda itirazlarını ortaya koyup, öyle bile olsa ‘düğmenin Türkiye’de olacağını’ vurguladı, dönüştü bu sözünden de döndü.

Danimarka Başbakanı peygamberimize hakaret etti. Yine esip gürledi, ama sonra Türkiye’nin oyuyla bu şahıs NATO Genel Sekreteri oldu. Davos’ta İsrail’e ‘one minute’ diye haykırdı, toplantının çıkışında ‘ben onu moderatöre söylemiştim’ dedi.

BOP Haritası ortaya çıkana kadar eş başkanlığıyla övündüğü bu yapılanmadaki göreviyle ilgili ‘kanıtlamayan namerttir, bu kadar da ağır konuşuyorum’ beyanatını verdi. Kendi ağzından 30 küsur yerde, bunu övüne övüne anlattığı ortaya konuldu.

Terör örgütüyle pazarlık yapıldığı iddia edildi. Kanıtlamayanı ‘şerefsizlikle’ suçladı. Sonra bu görüşme kanıtlandı ve ‘Evet ben gönderdim’ dedi. Hatta tekrar da görüşülebileceğini söyledi. Türkiye’de hakkını arayanlara ‘provokatör’ ithamında bulundu. Suriye’den Libya’ya hepsini ‘demokrasi savaşçısı’ olarak tanımladı.

Krizin teğet geçeceğini söyledi. Bütün medya bağırdı: Teğet geçecek… ‘Teğet dediysem dokunabilir demek istedim’ açıklamasını yaptı. Medya tekrar bağırdı: Dokunabilir… Liste o kadar çok ve uzayıp gidiyor ki veresiye defterinin kabarıklığından zaten ilk bakışta da anlaşılıyor.

Velhasıl kelam, sınavlardaki kopyalardan sonra ÖSYM Başkanı’nı, terör örgütüyle buluşmanın ardından Fidan’ı koruyan Başbakan aynı tavrı tekrarlayacak. Beşir Atalay’a hiçbir şey yapılmayacak.

Adalet deseniz, Cumhuriyet’in bombalanması olayında kendisini polisin yönlendirdiğini söyleyen, polisin el bombası verdiği ama kendisinin molotof attığını belirten ve isim veren şahısın açıklamalarından sonra, o polislere soru bile sorulmadığı ortaya çıktı.

Bu mesele Alman Savcılığı tarafından ilk ortaya atıldığında RTÜK Başkanı’nı koruyan, yayın yasağı getirten Başbakan aynı şeyi burada da yapacaktır. Beşir Atalay’a kimse dokunmayacaktır.

Tek bir gelişme olabilir. Kılıçdaroğlu’nun açıklamasına yayın yasağı getirilebilir. Tıpkı tam açıklama sırasında teknik (!) nedenle kesilen TRT yayını gibi… Sonuç itibariyle veresiye defteri kabarık… Ama sorun bu değil. Problem, kimsenin ödeme yapmaya niyetinin olmaması…

[email protected]

Yorumunuzla Bu Yazıya Katkıda Bulunun

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir