Yabancının, Yabancı İstihdamı!

Yabancının, Yabancı İstihdamı!

Yabancı sermaye, yabancı para, yabancı yatırımcı denince aklıma üç Anadolu deyimi gelir. ‘’El elin eşeğini ıslık çalarak ararmış’’, ‘’ Acemi baytar, el eşeğinde talim edermiş’ ve ‘’ Bunlar adama eşeğini kaybettirip, semersiz buldurarak sevindirirler’’

Hemen, hemen hepsi son dönemler de ülkemizde birebir yaşandı. Şekil değiştirerek yaşanmaya da devam ediyor.

İşletmeler, kamu, özel ne kadar yabancıya satılan mal, mülk ve kurumlar varsa, sözde yeni yatırımlar yapacak, işçi çıkarmak bir yana, ek istihdam olanakları da sağlayacaklar ve ülkemizde ki işsizliğe de bir çözümü olacaklardı! Kuramsal olarak ne kadar da cezp edici bir yaklaşım! Herkesi, özelliklede işsiz, güçsüz takımını ne kadar da umutlandırmışlardı. Uygulama sonrası böyle mi oldu? Bırakın semersiz bulmayı, elimizde ki eşekten bile olduk. O gün bu gündür hala bir ümit belki buluruz diye, arayıp duruyoruz.

Fakirin ekmeği ümit ye Mehmet, ye demişler ya bizimki de o hesap. Yabancı gelecek, yatırımlar yapacak bizde işe girip nasipleneceğiz derken, biz değil, yabancı çalışanlarda bir artış olmaya başladı. İşletmelerde daha ziyade yabancılar görev almaya, halkla bire bir temas olan işlerde ve birimlerde ise bizlerden hem de, üniversite mezunu gençlerimiz tabiri caizse, getir götür işlerine alınır oldular. Elbette ücretleri de bize göre iyi onlara göre ise peynir ekmek fiyatı.

Zaten çok önceleri de Rus, Romen, Ukrayna, Türki cumhuriyetler ve Afrika ağırlıklı ülkelerden istihdamda hata noksan(!) olarak yer alan, çoğunluğu kaçak işçilerden yeteri kadar kan kaybetmişken şimdide, beyaz yakalı sektörde, istihdamı yabancılara kaptırıyoruz ama bu konuda bir araştırma bilgimiz bile yok ne yazık ki!

Gözlemlerim beni doğrular nitelikte. Altmışlı yılların başından beri Anadolu yakası Kadıköy bölgesinde yaşarım. Ne çarşıda ne çevrede, bu kadar Alman, İngiliz görmedim. Bu gördüklerim ne turist nede misafir. Yaptıkları alış verişler, bölgede konutlarda ikamet eden kişiler gibi. Yiyecek, giyecek yani çarşı işi alışverişler yapıyorlar. Özellikle de öncelikli kendi ülke mallarına öncelik vererek(!) Yanlarında çocukları ile. Aynı durum Kadıköy, Karaköy vapur hattında da bariz bir şekilde gözleniyor.

Bu gözlemlerimin ana göstergesi, son beş yıl içersinde Anadolu yakasında Ümraniye, Ata şehir gibi bölgelerde ki yabancı yatırımcıların, yabancı finans çevrelerinin, adeta mantar gibi biten binalarda boy göstermesinden kaynaklanıyor elbette..

Yabancıya bir diyeceğimiz yok. Bizim kültürümüzde misafire saygı, sevgi göstermek, en önemli yeri tutar. Onları sevelim, en mutena köşelerimizde oturtup ağırlayalım da, bu güne kadar işin hep finansal yönüyle ilgilenir durur, toplar, çıkarır ve cari açık derdiyle debelenip dururuz da, bu yabancının, yabancı tarafından ne kadar istihdam edildiğini, hangi ücretlerle çalıştıklarını, daha doğrusu bu konuda nereye doğru gittiğimizi bilen var mı? Yarın bir açmazın içine girdiğimizde içinden çıkmak için en azından nereye doğru gittiğimizi, rakamsal olarak da bilmemiz ve takkemizi önümüze koyup düşünmemiz gerekmez mi?

Sözün özü;

‘’Yerli istihdam kazancının tümünü içerde, yabancı istihdam ise büyük bir bölümünü  kendi ülkesinde harcar. Bir ülkede yabancı fayda mı getiriyor yoksa malı toptan mı götürüyor? Bu toplamın şekli görüntüsü ile değil, akli muhasebesi ile anlaşılır’’

Kazım Çiloğlu

Yorumunuzla Bu Yazıya Katkıda Bulunun

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir