Yanıbaşımızdaki İflas

Komşu adım adım resmi iflasa doğru gidiyor. Elinde avucundakini haraç mezat satışa sunmasına da az kaldı. Yunan Basını, hükümetin elinde iki aylık nakit kaldığına dikkat çekiyor.

Bundan kurtulmanın yolu ise IMF/AB kredilerinin çıkmasından başka bir şey değil. Aslına bakarsanız bunun da bir çözüm olmadığı ortada. Sadece borcun miktarının artması ve ötelenmesini temin edecek bir faktörden bahsediyoruz.

Yunan Başbakanı Papandreu senaryolar üzerine konuşmayacağını açıklıyor. Hedeflendikleri noktanın ise finansal desteğin devamını sağlayacak her türlü tedbiri almak olduğunu belirtti. Sadece ortaya konulan bu amaç bile bir yandan çaresizliği, öte yandan da dikte edilen her şeyin yapılabileceğinin itirafı gibi…

Öte yandan Avrupa’daki bankaların 2012’in sonunda ödemeleri gereken 2 trilyon dolar değerindeki borcu finanse edebilmesi için Yunanistan’ın borçlarını yeniden yapılandırması 2 yıllığına ertelenebilmesi ihtimali komşunun sıkıntısının artacağını da gösteriyor.

Şimdi bu eğilim daha çok taviz almak için olabilir mi? Şüphesiz bunun da etkisi vardır, fakat resmin büyüğünde Avrupa’nın daha büyük açmazları olduğunu da unutmamak gerekiyor. Nitekim Der Spiegel’deki analiz, Avrupa Merkez Bankası’nın milyarca avro risk ile karşı karşıya olduğunu yazdı.

Bunun temel sebebi ise Yunanistan, İspanya, İrlanda ve Portekiz bankalarının kredi karşılığında gösterdikleri teminatların, notların düşmesine paralel oranı karşılamaması. Fotoğrafın daha büyüğünde İngiltere ve Fransa’yı hatta önlenemezse Almanya’yı bile düşünmek gerekecek.

Şimdi bu süreçte ortaya çıkacak enkazın üyesi olmaya aday bir ülkeyiz. Başmüzakereci ve Devlet Bakanı Egemen Bağış, her fırsatta üyelikten bahsediyor. Adama sormazlar mı? Nereye üye olacaksın? Hadi diyelim üye oldun. Bunun sana faydası nedir? Batmış bir ekonominin borcuna ortak olmaktan başka ne işe yarayacak?

Bunların cevabı yok. Fakat Türkiye – AB ilişkisini her bir şey olmamış gibi sürdürme eğilimi insanın aklına başka ihtimalleri getiriyor. Zira gürültünün büyüğü, halen bir AB kaldıysa 2012 yılının ikinci yarısında kopacak.

Çünkü Kıbrıs Rum Kesimi, AB dönem başkanlığını devralacak. İşte o gün ortaya çıkacak tartışmalar ve yokluk durumu Türkiye’nin başına daha büyük belalar açacak. Ne garip değil mi? Uluslararası anlaşmalara göre Türkiye ve Yunanistan’ın birlikte üye olmadıkları hiçbir yere Kıbrıs üye olamazdı.

Müzakerelere başlarken bu hukuki hakkımızı masada teslim ettiler, şimdi de bizi tanımadığımız bir ülkeyle muhatap edecekler. Nasıl yönetim şekli ama? Kasıtlı mıdır bilinmez, ısrarla da bunları tartışmadan ‘her şey yolunda’ tavrı takınıyorlar. Dikkat edin de yanıbaşımızda iflas eden komşu ve ortakları işlerin faturasını Kıbrıs Rum Kesimi’ni kullanarak bize ödetmesin. Elbette sizin için bunun bir önemi varsa…

[email protected]

Yorumunuzla Bu Yazıya Katkıda Bulunun

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir