Yıldız Gibi Parlamak

Gelişmiş ülkelerin kişi başına geliri ile Türkiye’ninki arasındaki fark, ortalama % 4,8 büyümemize karşın değişmedi.

Meclis’in açılışında yaptığı konuşmada Sayın Cumhurbaşkanı Abdullah Gül önemli bir saptamada bulunmuş: Kişi başına gelir düzeyimiz, 2023’e kadar her yıl kesintisiz yüzde 10 oranında büyürsek, Avrupa Birliği’nin ortalama gelirinin yüzde 80’ine ulaşacak.
Birkaç rakamı hatırlatayım: 1951-2010 dönemindeki ortalama büyüme hızımız yüzde 4,8. 2001-2010 döneminde ortalama yüzde 3,9, 2003-2010 döneminde ise ortalama yüzde 4,8 oranında büyümüşüz. 2011’de yüzde 7 oranında büyürsek, son beş yıldaki (2007-2011) ortalama büyüme hızımız ise yüzde 3,2 oluyor. Hatırlatayım: 2012 için IMF’nin Türkiye için karamsar büyüme tahmini, Avrupa’da işlerin karışmayacağı ve ABD’nin de resesyona girmeyeceği varsayımı altında yüzde 2,5. Kısacası, küre başını daha fazla belaya sokmazsa ve IMF’nin karamsar tahmininin bir miktar üzerinde büyürsek -mesela Sayın Ali Babacan’ın uzun dönemdeki ortalama büyüme hızımızın altında kalacağız tahmini geçerli olsa- bile, 2007-2012 büyüme ortalaması yüzde 3,5’i geçmeyecek. Bu koşullar altında 2003-2012 ortalaması da pek değişmeyecek.
Yazıyı bu kadar rakama boğmamın elbette bir nedeni var: ‘Yıldız gibi parlayan’ Türkiye ekonomisinin son beş yıldaki ya da son on yıldaki ya da son elli yıldaki büyüme performansının iki katının üzerinde bir büyüme performansı yakalamamız gerekiyor ki Sayın Gül’ün işaret ettiği gelir düzeyine 2023’te ulaşalım.
‘Yıldız gibi parlama’ salt istikrara yönelik bir tanımlama ise diyecek bir şey yok. Türkiye 2001 krizinden sonra ekonomik istikrarı sağlamak için çok uğraştı ve bu uğraşının da sonuçlarını aldı. Son yıllarda elâlem yüksek bütçe açığı ve yüksek devlet borcu sorunu ile boğuşuyorken Türkiye’nin böyle bir sorunu yok. Yine elâlem bankalarının hangilerinin batacağını belirlemeye çabalarken ve bu bankalara aktarması gereken sermaye miktarını hesaplamaya uğraşırken Türkiye’nin bankacılık sektörü iyi durumda. Elâleme yönelik risk algılaması çok yüksekken Türkiye’ye yönelik risk algılaması yüksek değil. ‘Elâlemin’ diğer gelişmekte olan ülkeler değil de gelişmiş ülkeler olduğu dikkate alındığında, astronomiye meraklı çevreler ‘yıldız gibi parlıyor’ yakıştırmasını yapabilirler Türkiye’ye.
Ama ‘yıldız gibi parlama’ bir ülkenin insanlarının refah düzeylerinin diğer ülkelerin insanlarının refah düzeylerine kıyasla yüksek olduğunu anlatan bir tanımlama ise o zaman da Türkiye’nin ‘yıldız gibi parlamadığı’ ortada. Sayın Gül’ün önemli saptaması bu gerçeği çok açık biçimde ortaya koyuyor.
Bu köşede çok yer aldı. Bir kez daha hatırlatayım: Gelişmiş ülkelerin kişi başına gelir düzeyi ile Türkiye’nin kişi başına gelir düzeyi arasındaki fark, ortalamada yüzde 4,8 oranında büyümüş olmamıza karşın, değişmeden kaldı. Oysa bu bir kader değil. Bu farkı kapatan ülkeler var. Gerçekten ‘yıldız gibi parlamak’ istiyorsak yüzümüzü gökyüzünden yeryüzüne döndürmekte yarar var.

Yorumunuzla Bu Yazıya Katkıda Bulunun

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir