Çetin Ünsalan – Yunanistan’dan ne gelir?

Yunanistan meselesine en başından beri yanlış yaklaşan Türkiye’nin bugünlerde komşuda olanlardan çok kendisinde olacaklara odaklanması gerekiyor. Fakat kriz ilk başladığında ‘borç para verelim’ teklifiyle birlikte gelecek yaratma fırsatını çöpe atan iktidar, halen taksit ödeme teklifiyle akıllanmadığını ortaya koydu.

 

Vaka şu ki, bundan sonra komşumuzun daha sıkıntılı günleri olacak. Çünkü mesele bir taksidin ödenip ödenmemesinden çok, geleceğine karar verme noktasında düğümleniyor. Bunun da sonucu yıkılmamak için direnen AB’yi bir şekilde etkileyecektir.

 

Peki, biz ne yapıyoruz? Dedim ya taksidi ödeme teklifiyle, dünyaya kendini güldüren bir ülke olmanın yanında, yöneticilerimiz kendi sıkıntısını aklamak için medya operasyonu düzenlemeye başladı. Aslında bu teklif de başlı başına bir medya operasyonuydu. Bu işi iyi biliyorlar.

 

Hatırlayacaksınız, IMF’ye son taksit borcumuz bitip, borçlu alacaklı ilişkisinden, borçlu kefil ilişkisine geçmemize rağmen, 5 milyar dolar ödeyebileceğimizi belirtip, bu konuyu da seçim meydanlarında ballandıra ballandıra anlattılar.

 

Oysa meselenin aslı öyle değildi. Gerektiği anda almak üzere IMF’nin salma vergisini, harçlık vermek olarak satan iktidar şunu söylemedi. O anda iflas etmiş olan Kıbrıs Rum Kesimi’nin payına bile 500 milyon dolar yazılmıştı.

 

Ama medya üzerinden, yalanla dolanla her şeyi çarpıtmak mümkün oluyor. Benim saf vatandaşımın bir bölümü de işin doğrusunu bilmediğini için ‘vay be’ deyip inanıyor. Şimdi yine benzer bir oyunu oynuyorlar. ‘O daha kötü’ diyerek imaj yaratıyorlar. Nasıl mı? Elbette yine medya üzerinden…

 

Çıkan haberlere bakın. Yunanistan’dan kaçan altın bize geliyormuş. Hatırladınız mı? Rusya AB’den yaptırım ile karşı karşıya kalınca Rus parası Türkiye’ye akacak, AB parasal genişlemesiyle Türkiye avroya boğulacak haberleriyle aynı. Elbette onlar gibi bu da gerçek değil.

 

İşi ilerletiyorlar… Futbolun transfer döneminde olduğunu dikkate alarak bu alanı kullanıyorlar. Son haber de Yunanistan’da oynayan yabancı futbolcuların drahmiye geçme olasılığından korkup, rotasını Türkiye’ye çevirdiği yalanı. Niye? Haberin içinde ‘güvenli liman’ vurgusu var.

 

Ah be cahiller, bu yabancı futbolcuların neredeyse tamamının alacağı zaten UEFA nezdinde garanti altına alınmış vaziyette. Kreditörlerin parası kalır; onlarınki kalmaz. Ayrıca Türkiye nasıl bir güvenli liman oluyormuş? UEFA’da bu konuda bizden daha fazla ceza ödeyen var mı? Ama dilin kemiği yok, at atabildiğin kadar.

 

İnsanın aklına şu geliyor; bu kadar zorlama haberi yaratmak için nasıl bir gıda alıyorlar? Yani aklın, bilimin, ekonominin, gazeteciliğin tamamen çöpe atıldığı bir haber anlayışını nasıl oluşturuyorlar? Bunu takdirinize bırakıyorum.

 

Peki Yunanistan’dan bize ne gelir? GATS Anlaşması çerçevesinde hizmetin serbest dolaşımı maddesinden işsiz gelir. Avrupa’yı domino etkisiyle ekonomik olarak sıkıntıya sokacağından, düşen ihracat geliri hanemize işler. Yunan turizmi daha değersizleşeceğinden, tercih noktası olur ve turizm potansiyelinde azalma gelir. Sonuçlara baktığınızda belki kendi sorununla yüzleşmenin önemli olduğu dersi gelir. Referandum kararını dikkate aldığınızda belki de birilerinin aklına ‘halka sormanın önemli’ olduğu gelir. Gelir ha gelir de, bir tek para ve kıymet gelmez.

 

Peki, bunları bile bile kamuoyuna mesele nasıl böyle pompalanıyor? Ben söyleyeyim. Bunların faturası ödenirken, halk hangi şartlarda görevini yerine getiriyorsa, bu medyacı takımı da aynı koşullarda işini ifa ediyor. Ülkede hukuk, demokrasi gibi kavramlar kalmadıysa, farklı söylem geliştirenin canı yakılıyorsa, sistem gönüllülük esasıyla yaşar. Nasıl mı? Fıkradaki gibi…

 

Çiftçinin biri sabah yumurtaları almak için kümese girer; bakar ki yumurtalar çok az. Bunun üzerine ‘Yarın sabah çok yumurta yapmayanı silahla vuracağım’ der.

 

Ertesi sabah kümese girdiğinde hangi tavuğun altına baksa beşer, altışar yumurta var. Fakat bir tanesinde sadece tek bir yumurta olduğunu görür. Bu duruma kızan çiftçi silahı hayvanın başına dayar ve bağırır: ‘Sen niye bir tane yaptın?’

 

Hayvan da kısık sesle yanıtlar: ‘Ağabey ben horozum.’

 

Yunanistan bedelini ödeyerek hem horoz olup, hem de yumurtlamayacağını söyledi. Peki biz? Sorunla yüzleşmek ve bedelini ödemek adına bu kadar cesaretimiz var mı?

 

[email protected]

Yorumunuzla Bu Yazıya Katkıda Bulunun

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir