Çetin Ünsalan – 2016’da dünya ekonomisini ne bekliyor?

2015 yılının bu son günlerinde dört gün boyunca, gelecek sene bizi bekleyen olası gelişmeleri değerlendirmekte fayda gözüküyor.  ‘Ne bekliyor’ başlığı altında sırasıyla dünyanın, Türkiye’nin, reel sektörün ve vatandaşın önündeki olasılıkları ele alacağız.

 

Önümüzdeki sene dünya açısından en önemli başlıkları resesyon, varlık balonu tehlikesi bankacılıkla ilgili açmazlar, jeopolitik riskler ve gelişmekte olan ülkeler oluşturacak gibi gözüküyor.

 

Her şeyden önce gelecek seneden başlayarak dünya ekonomisi 2 binli yıllarda öne çıkan kumar ekonomisinin faturası ile karşı karşıya kalacak. Merkez bankalarının hızla yıprandığı, olayları kontrol etmekte güçlük çektiği ve parada yaratılan sanal değerin, ederiyle karşılaştığı bir süreci yaşayacağız.

 

29 krizine neden olan 1920’leri anımsatan bir yapı içerisinde gerilimlerin artması çok olası. Bundan da önemlisi dünyada tüketim ekonomisine bağlı olarak aşırı yükselen ve atıl hale gelen kapasiteler, pazar bulmakta hem sıkıntı yaşayacaklar hem de var olandan daha çok pay kapabilmek için mücadeleyi keskinleştirecekler.

 

Petrol fiyatları ile ilgili ortaya çıkan tablo her ne kadar olayın siyasal boyutu olsa da, dünyayı bekleyen daralmanın önemli bir habercisi niteliğinde. Henüz sağlıklı hale gelmeyen ABD ekonomisinin hamleleri ile paranın daha da kıtlaştığı ve diğer cephenin de geleceğin ekonomisinde söz sahibi olabilmek adına bu süreci lehine kullanmaya çalıştığı bir fotoğraf ortaya çıkacak.

 

Merkez bankalarının bazı ülkelerde kontrolü elinden kaçırmış olması, diğerlerinde de olayları yönetmekte zorluk çekmesi ve kârın bittiğinin kumarhane tarafından kabul edilmekte zorlanması nedeniyle varlık balonlarının patlama ihtimali en çok öne çıkan başlıklardan biri.

 

Bu durum, dünya bankacılık sektörünü de derinden sarsacak olasılıkları beraberinde getiriyor. FED’in tavrı zaten ortada… Avrupa Merkez Bankası’nın Draghi ile yapmaya çalıştığı ‘biz varız’ mesajı ise sürdürülebilir olmadığı için Almanya’ya takılıyor.

 

Nitekim AMB Başkanı’nın tüm çabasına rağmen, Avrupa’nın önde gelen bankalarının personel ve operasyonel küçülmelerde ısrar etmesi bunun en açık kanıtı. Yani işin profesyonelleri, dünyada daha az insan gelişmelerden haberdâr iken risklerini azaltmanın yollarını aradılar; arıyorlar.

 

Ortaya çıkan parasal ve pazar anlamındaki bu daralmanın faturasını ise, yıllarca üretimi yok sayarak ve hatta yok ederek, finans piyasalarına akıbetini bağlamış gelişmekte olan ülkeler ödeyecek.

 

Dönersek 2008 krizinden sonra Londra’da yapılan G20 Zirvesi’ne, İngiliz Dışişleri Bakanı’nın daha sonra yalanlanan ‘faturayı gelişmekte olan ülkeler ödeyecek’ düşüncesinin adım adım önümüze geldiğine şahit olacağız.

 

Bu durum ihtiyacın keskinleşmesiyle birlikte kara para trafiğinin artmasına, terör örgütlerinin buradan nemalanmasına ve sıkıntılar büyüdükçe terör ile ilişki kuranların başının belaya girmesine neden olacak bir süreci de beraberinde getirecek. Jeopolitik riskler artarken, dünyada belki bir dünya savaşı değil ama, bölgesel anlamda dünya mücadelelerinin yaşandığı koşulları göreceğiz. Nitekim Ukrayna, Suriye gibi meseleler bunun öncü göstergeleridir.

 

Çünkü birileri bugünün derdine düşerken, birileri de gelecekte dünya ekonomisinde, bağlantılı olarak siyasetinde etkin olmanın savaşını verecekler. Bu süreçte belki en çok konuştuğumuz sektör enerji ve enerji fiyatları olsa da, öne çıkan alan tarım ve su kaynakları olarak kendisini gösterecektir.

 

Netice itibariyle 2016, dünya ekopolitiği açısından yepyeni bir sürecin başlangıcıdır. Günlük kazancın söz konusu bile olmayacağı bu süreçte ise ev ödevini zamanında yapanlar, geleceğini kurtarıp, en az zararla bu işten çıkmanın yolunu arayacak.

 

Ne demiş Atalarımız? Hazıra dağ dayanmaz. Dayanmadı ve insanlar, ülkeler faturasını ödememek için şimdi birbirine giriyor. Üstelik ön alanlar gelecek savaşındayken…

[email protected]

Yorumunuzla Bu Yazıya Katkıda Bulunun

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir