Çetin Ünsalan – 40 milyar dolarlık soygun

Türk reel sektörü önemli ölçüde kur, pazar daralması, uzayan vadeler, borçluluk, tahsilât, girdi maliyetlerinde dezavantaj ve haksız rekabet riski taşıyor. Fakat bunların birçoğunun şiddeti işletme dışından kaynaklanan sorunlar nedeniyle artıyor.

 

Oysa konuşulmayan öyle bir kalem var ki; Türkiye’de toplasanız büyük çaplı bir şirket yaratırsınız. Şirket içi suistimaller… Esasen sorun tüm dünyadaki firmaların ortak meselesi. (ACFE) Uluslararası Sertifikalı Suistimal Uzmanları Birliği’nin 2014 yılı araştırmasına göre bu yolla ortaya çıkan kayıp, dünya genelinde yıllık 3,7 trilyon dolar.

 

Peki, suistimal ne? En Türkçe anlatımıyla şirketlerin kendi çalışanları ve yetkilileri tarafından soyulması… ACFE’nin araştırmaları şirketlerin her yıl cirolarının yüzde 5’ini suistimaller nedeniyle kaybettiğini ortaya koyuyor.

 

Türkiye’de ise bu işin yıllık faturası, aynı raporun verilerine göre yıllık 40 milyar dolar. Bu rakam ülkenin toplam cari açığına denk geliyor. Sadece bu orantılama bile ne derece büyük bir kaçaktan bahsedildiğini anlatmaya yeter.

 

İstanbul’da gerçekleşen bir zirve sorunu tüm çıplaklığıyla ortaya koydu. Kaynak tartışmasının yapıldığı ülkemizde bu sonuçlar, önemli ölçüde kamuda ve özel sektörde bir hırsızlığın da resmedilmesi anlamına geliyor.

 

Zirvedeki en kritik tespit ise şu: “Devlet ve kamu yönetimi, üretim, sağlık, eğitim, perakende ve sigorta en fazla suistimal yapılan sektörler olarak öne çıkmasına karşın; en yüksek kayıplar madencilik, gayrimenkul ile petrol ve gaz sektörlerinde yaşanıyor. Küçük işletmelerde daha yaygın olan suistimallerden kaynaklanan kayıplar, oransal olarak büyük işletmelerden daha fazla ve yıkıcı boyutlara ulaşabiliyor.”

 

Yine bankacılık ve finansal alanın suistimalin sıkça görüldüğü yerler olması, Türkiye’de makyajlı bilançolardan, tırtıklama boyutundaki kişisel çıkar elde etmelere kadar uzanan bir yelpazede, işletmelerin nasıl soyulduğu sorusunu gündeme getiriyor.

 

En çok öne çıkan suçlar ise zimmet ve dolandırıcılık. Şimdi bu fotoğrafı en baştan okursanız, Türkiye’nin kamudan özel sektöre insan malzemesinde nasıl bir tehlikeyle karşı karşıya kaldığını daha net anlamak mümkün oluyor.

 

Şüphesiz suistimal tüm dünyanın mücadele ettiği bir sorun. Fakat ortada eğer bizim gibi ağırlıklı işletmeleri KOBİ statüsünde olan ve toplam kaybı cari açığına denk olan boyutta bir darbeden söz edilen yapı varsa meseleye herkesten daha fazla özen göstermemiz gerekiyor.

 

Önlenmesi mümkün olan ve bu konuda çalışan uzmanlarca kısa sürede ortaya çıkarılan bu soygun konusunda işletmelerimizin mutlaka uyanık olması gerekiyor. Aksi takdirde faturası, o işletmenin hayatına mal olabiliyor.

 

Kamudaki suistimale gelince… Onun boyutlarını tam olarak çözebilmiş değiliz. Ama Sayıştay raporlarının yetersizliği, denetleme gücünün eksikliği nedeniyle son 3 yıla özel mercek tutulması gerektiği de aşikâr. Netice mi? Soyuluyor ve batırılıyoruz. Hem de kendi personelimiz tarafından…

[email protected]

“Çetin Ünsalan – 40 milyar dolarlık soygun” ile ilgili 1 yorum

  1. Siz nasılsanız sizide öyle insanlar yönetir. Demek ki bizim milletimizin fabrika ayarları bozulmuş Çetin Bey. Eğitim sistemi geliştiğinde tek tek bu sorunların rayına oturması aşikar. Ancak bil(erek)meyerek cahil bırakılıyoruz.

Yorumunuzla Bu Yazıya Katkıda Bulunun

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir