Çetin Ünsalan – Ehvenişer teşvik

Günlerdir nokta atışı olacağına inanmak istediğim yeni teşvik paketinin detaylarını bekliyordum. Açıkçası olayın reklamı fazla yapılmaya başlandıkça endişelerim de artmıyor değildi. Ne yazık ki açıklamalarda korktuğum başıma geldi.

Süper teşvik diye önümüze getirilen şey, yine ‘dağ fare doğurdu’ dedirtti. Tam bir ehvenişer; yani kötülerin içinde iyisi… 23 projeye getirilen teşvik miktarı 135 milyar TL değerinde. O da bugünkü dolar kuru üzerinden. Yarın ne olacağını bilmiyoruz. Zira kur arttıkça TL bazındaki maliyeti de yükseliyor.

En azından bu konuda ekonomi yönetiminin dolar kuru sabitlemesini ve bu yolla yatırıma destek olma olanağı sunmasını beklerdim; yok. Peki niye böyle düşünüyorum. Açıkçası nokta atışı teşvik inandığım bir konudur. Ama bu belli kriterleri de bünyesinde taşımalıdır.

Mesela niye bu firmaların seçildiğine dair bir fikri olan var mı? Bu firmalar olmasın diye bir kaygım da yok. Ama neden bunların seçildiğini yanıtını bulamıyorum. Sektör seçimlerine de baktığımızda ithal girdiler sıralanmış ve bir tercihler manzumesi oluşturulmuş.

Aslına bakarsanız işin bu tarafını tamamen destekliyorum. Lakin burada da bir bilgi tabanı oluşturulmadığı gözüküyor. Yani ‘mahalledeki bakkal iyi iş yapıyor. Bizim de alışverişimiz var. Bir tane de biz açalım’ duygusu hissediliyor. Oysa bu tip kararların daha projeksiyonu olan, maliyeti, finansmanı, Pazar payı hesaplanmış şekilde oluşturulması lazım.

Sunulan teşviklere bakarsak ise, bugüne kadar sunulanların ötesinde ‘süper’ ibaresini hak edecek bir yan bulamadım. Bugüne kadar cazibe bölgelerinden bölgesel teşviğe kadar ortaya konulan ve sonuç alınamayan vergi indirimi, istihdam desteği gibi maddeler yine sıralanmış.

En azından bunlardan neden sonuç alınamadığına dair bir araştırma bile yapılmadığı, başlığıyla ilgilenildiği kadar, içeriğine kafa yorulmadığı görülüyor. Tüm bunları alt alta koyduğunuzda reel sektörün teşvik edilmesi gerektiğini düşünüyorum.

Lakin bundan da önemlisi bu teşviklerden sonuç almanın daha önemli olduğuna inanıyorum. Aksi takdirde sadece seçim malzemesi gibi ulufe dağıtmaya dönüşen bir iş, ülke ekonomisine daha büyük zararlar veriyor.

Israrla belirttiğim hususun tekrar altını çizeyim. Ben Türkiye’nin üretim kabiliyetleri açısından, isterse imalatını yapamayacağı hiçbir şey olduğuna inanmıyorum. Yani ne istenirse üretilir. Bunun pazarlaması ve satışıyla ilgili meseleye ise hiç kafa yormuyoruz.

Sadece kendi ihtiyacın için sucuk fabrikası kurmanın anlamı var mı? Doğru olan o fabrikanın senin tüm ihtiyacını karşıladıktan sonra, uluslararası pazarda da iş yapıyor ve birim maliyetleri düşürüyor olmasıdır.

Aksi takdirde size çok daha fazla pahalıya mal olan ve üretim düşmanı kesimlerin de ağzına sakız haline dönüşen bir iş yaratırsınız. Bu nedenle ulufe sistemini andıran, sloganlar gölgesinde teşvikler açıklamayı bırakalım.

Bu kadar çok teşvik konuşacağımıza, gerçekten envanter çalışması yapıp, ayakları yere basan yol haritası belirleseydik; şimdiye kadar çoktan yol almış olurduk.

Bu yapı ne yazık ki slogan atmaya yarıyor; ama gün sonunda ülke ekonomisine yarardan çok zarar bırakıyor. Kaynak mı? Onun nasıl bulanacağı sorusuna girmiyorum bile. Muhtemelen ekonomi yönetimi de ‘yola çıkalım bakarız’ tadında…

Ne diyeyim? Ders çalışmadan kopya çekerek sınıf geçeceğine inanan, kopya bile çekemeyen öğrenciler gibiyiz. Yine de hedefe saçma atmak yerine, nokta atışı teşviği konuşmak doğru mu? Ehvenişer tam da bu işte.

[email protected]

Yorumunuzla Bu Yazıya Katkıda Bulunun

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir