Çetin Ünsalan – Ekonomi yönetimine önerim: Sahayla buluşun

Türkiye’de reel sektörün sıkıntılı bir süreçten geçtiği malûm… Sorunların dağ gibi biriktiği, kimsenin de sesini duyuramadığı trajikomik bir eser sahnede; hep birlikte izliyoruz. Ne yazık ki birinin kralın çıplak olduğunu söylemesi gerekiyor.

Röportaj dışında bize anlatılanlar ile kameralar önünde ortaya konulan gerçekler tutmuyor. Daha kötüsü esnafı, KOBİ’yi temsil edenler ekonomi yönetimine hakikati söylemiyor ya da söyleyemiyor.

İster kabul edinsin, ister edilmesin insanlar çok büyük bir girdabın içerisinde, hızla çaresizliğe koşarak, belirsiz bir donuklukla ne yaşanacağını bilemedikleri bir süreçte gün atlatıyorlar. Şimdi vaka bu… Nedenlerine, nasıllarına hiç girmeyeceğim; bunları ayrıca tartışırız. Önemli olan şu an kıt kaynaklarımızı ve tükenen enerjimizi doğru harcamak.

Ekonomi yönetiminin burada iki alternatifi var. Ya danışmanları, esnafı KOBİ’yi temsil etmeleri gereken ama edemeyenleri dinleyecekler ya da gerçeği öğrenmek isteyecekler. Birbirimizi kandırmanın kimseye faydası yok.  Sahadaki insan kaybedecek bir şeyi de kalmadığından bütün samimiyetiyle konuşuyor.

Eğer yetkililer gerçekten samimi ise, sorunla yüzleşip, çözüm için ne yapılabileceğinin derdine düşmüşse önerim şu: Aracıların tamamını bir kereliğine devre dışı bırakın. Kurgulanmamış, rastgele, koruma orduları ile korkutulmadan rastgele saha ziyareti yapın.

Siz yapamıyorsanız; güvendiğiniz bir ekip kurun ve müşteri gibi piyasada gezmesini temin edin. Ama bürokrat gibi değil, müşteri gibi… Soracağı soru sadece ‘işler nasıl’ olursa, gerisi gelir. Nasıl büyük bir yangının yaşandığını, iş hacminin yerlerde sürüdüğünü, tahsilât sıkıntısını, ödeme problemini gözlerinizle göreceksiniz.

İşte o zaman vergi ve prim barışına neden sürekli ihtiyaç duyduğumuzu, KOSGEB kredilerinin milyonlarca işletmeye değil, sadece 15 bin işletmeye yettiğini, insanların gece yarısı bile müracaat etmeye çalışıp, siteye ulaşamadığını, şube başına 3 kontenjan gerçeğinin bilinmediğini göreceksiniz.

Verilen kredilerin iş yapmak için değil, borç ödemek için kullanıldığını, bunun da geri dönüşü olmadığından ikinci ve daha büyük bir yıkıma neden olduğunu fark edeceksiniz. Şimdi hazırlanan yeni bir torba kanun maddesi var. Sicil affından bahsediliyor.

Bankacılık sektörünü içine almadığınız, hatta teknik olarak da alamayacağınız sürece, bunun hiçbir anlam ifade etmediğiyle yüzleşeceksiniz. 1,5 milyon esnafın, yani mevcudun yarısının kepenk kapatması bile aklınıza ‘nerede yanılıyorum’ sorunu getirmiyor mu?

Korkudan, beklentiden, çaresizlikten veya her nedenle olursa olsun aradaki temsilciler size ya gerçeği söylemiyor ya da beklentiyle abartarak tersini ifade ediyor. Finansçılardan dinlediğiniz ekonominin ise bambaşka öncelikleri var.

Derdiniz sorunla yüzleşip, bunu çözmek için çare aramaksa, sahayla yüzleşin. İşte o zaman umut için bir ışık yanacaktır. Yoksa devekuşu sendromu içerisinde bu gidilen yol, yol değil. Bir düşünün derim.

[email protected]

Yorumunuzla Bu Yazıya Katkıda Bulunun

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir