Çetin Ünsalan – Ölü şehirlere doğru…

Her şey mahalledeki bakkalın iptidai bulunup, yerine büyük reyonlu, metrekareli marketlerin açılmasıyla başladı. Bunda bakkalların o güne kadarki ihmallerinin payı olsa da, ortadaki manzara bir ihmalin değil, sistemli bir değişimin parçasıydı.

Çünkü kısıtlı sermayeleriyle, halkı veresiye üzerinden finanse ederken, karşılarına 5 yıl vergi muafiyetiyle gelen, sürümden kazanan, yüksek alım yapan dev marketler dikilmişti.

Gecelik repoların çok yüksek olduğu o dönemlerde, vergi muafiyeti rüzgârını da arkasına alan dev marketler, ölçek ekonomisiyle ucuza mal alıp, zararına sattılar ve kasada toplanan parayı bankada gecelik repoda katladılar. Ticaret yapsalar, bu kadar büyük kazançlar elde edemezlerdi.

Bu öyle bir değişimdi ki, bakkallar ile başlayıp, AVM’ler ile büyüyen ve her açılan AVM’nin 60’tan fazla iş kolunu etkileyerek kepenk indirmesine sebep olduğu bir süreçte ilerledi. Yılan hikâyesine dönen Perakende Yasası, dönemin Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali Coşkun’un ‘Çıkartmak istiyoruz, ama engelliyorlar’ itirafına kadar uzanmıştı.

Ama bir bakanı, hatta iktidarı kimin, neyle engellediği asla açıklığa kavuşmadı. Bugünlerde yasa yeniden gündemde. Çıkar mı, bilinmez. Çıksa da ne değiştirir, bu saatten sonra tartışılır. Çünkü yapılan yatırımların aynen korunması öngörülüyor.

AVM’ler büyük şehirlerle de yetinmediler. Anadolu’ya kanca attılar. Esnafını bile ayakta zor tutan Anadolu şehirlerinin tek tek hem esnafını, hem de AVM’lerini yitirdiğine bile şahit olundu. Ama atılım halen devam ediyor. Zira Deloitte Türkiye’nin hazırladığı rapora göre perakende sektörünün büyüklüğü 303 milyar doları buldu.

Raporda ayrıca süpermarket ve AVM’lerde kredi ve para kartlarla yapılan perakende alışverişlerin son beş yılda yüzde 154 büyüdüğü ve 2013 yılında 34 milyar dolarlık seviyeye ulaştığı da ortaya konuldu.

Yani veresiyeden kredi kartına terfi eden, ama geliri artmayan Türk halkı hesapsızca borçlandı. Buna mağaza kartları ve taksitlerini de eklerseniz batağın boyutu daha da büyüyor. Yalnız Deloitte Türkiye’nin raporunda bir hesap hatası var.

2014-2018 yılları arasında yıllık bileşik büyüme oranının perakende sektöründe yüzde 7 olacağını öngörüyorlar. Bunun gerçekleşmesi zor gözüküyor. Eğer bugün A segmentte hizmet veren AVM’ler kiralarını yüzde 30 geriye çekiyorsa, durgunluk nedeniyle iş yapamayan AVM’ler tuvalet temizliği için firmalardan para toplayacak noktaya geldiyse, deniz bitti demektir.

Hane halkı borç yükünün harcanabilir gelire oranı yüzde 60’ları bulduysa, toplam tüketici borcu 262 milyar TL’yi, yani yaklaşık 131 milyar doları aştıysa bunun temelinde işte bu ‘kazanmadan da harcayabilirsin’ mantığı yatıyor. Bunun üzerine kurulan bir büyüme politikası, bugün Türkiye’yi büyük bir felaketin kapısına getirdi.

Felaketin eşiğinde olduğumuz sadece kredi kartı borcunu ödeyemeyenlerde 18 ayın rekorunun kırılması bile önemli bir gösterge… Öte yandan marketle başlayan, AVM ile devam eden ve hesapsızca yapılan gayrimenkul, inşaat projeleriyle şahlanan sanal dünya çökme aşamasına geldi. Tıpkı yıllar öncesinde plaza çılgınlığının sonucunda, Avrupa’nın toplam plaza sayısına ulaşan ve toprağa milyon dolarlar gömen Türkiye’nin açmazı gibi..

Çok yakında 2001 krizindeki otoyollarda gezen hacizli otomobiller misali, hacizli evler, işyerleri, bitirilemeyen inşaatlar ve dolaylı ya da direkt dış kredilerle alınıp, toprağa gömülen milyarca dolar gerçeği bize büyük bir tokat atacak. Çünkü sorun nispeten daha küçükken 2001’de ders almadık ve dayağın büyüğünü yemeyi hak ettik.

Türkiye büyükşehirlerden başlamak üzere, hızla ölü şehirlere doğru koşuyor. Öyle ki, toprağına milyarlarca dolar gömülmüş, gideri gelirinden kat be kat hızla arttığı için kredilere, kredi kartlarına mahkûm olmuş ve karşılığı olmayan parayı kullanmış olma gerçeğiyle…

[email protected]

Yorumunuzla Bu Yazıya Katkıda Bulunun

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir