Çetin Ünsalan – İran’dan futbol turizmine Antalya’da sümenaltı konular

Geçtiğimiz hafta Antalya’da, çeyrek asrı geride bırakan bir organizasyonda bulundum. ANFAŞ tarafından ilk kez bir arada organize edilen 29. Uluslararası Konaklama ve Ağırlama Ekipmanları İhtisas Fuarı ile 25. Uluslararası Gıda ve İçecek İhtisas Fuarı…

Bir tarafıyla turizm, diğer tarafıyla gıda tarafının nabzını alt sektörlerine kadar tutmayı temin eden son derece nitelikli bir organizasyon… ANFAŞ Yönetim Kurulu Başkanı Ali Bıdı’nın verdiği bilgiye göre yüzde 40 büyüyen organizasyon, sektörlerin buluşma noktası oldu.

Fuarlarla ilgili ayrıntıları medyada rahatlıkla bulabilirsiniz. Ben bunun yerine, bu organizasyonda yaptığım sohbetler, gerçekleştirilen konuşmalar ve ziyaretçilerin içinde beni yolumdan çevirerek aktarılan bilgileri, tespitlerimle birlikte paylaşmak istiyorum. Yani bir anlamda dışarıda kalan konuları sümen altından çıkarıp, sizlere ulaştırmayı amaçlıyorum.

—–

Öncelikle açılış konuşmaları sırasında Alman yetkilinin söylediklerinin, krizi henüz atlatamayan Türk – Alman ilişkileri açısından kritik önemde olmasıydı. Almanya Büyükelçilik Birinci Müsteşarı Ekonomi ve Ticaret Bölüm Başkanı Dr. Rüdiger Lotz, Türkiye’nin kendileri için önemli olduğuna değindi.

Hatta katılımcı olarak yer aldıkları organizasyondan şu mesajı verdi: “Antalya, turizm ve tarım açısından bizim adımıza kritik önemde ve Türkiye de partnerimiz. Son 2 yılda sıkıntılı bir süreçten geçiyor olsak da, bu sene daha çok Alman turist göreceksiniz.”

Bu sözler hızla bozulan turizm yelpazemiz açısından ümit veren bir ifade… Anlaşılan o ki, yeni bir hata yapmazsak, Alman tarafı ilişkileri düzeltme eğiliminde…

—–

Yine fuarda çok gün yüzüne çıkmayan noktalardan biri de Avrupa pazarında Türk lezzetleri ile lobicilik faaliyeti anlamı taşıyan bir organizasyonun kuruluşuna ev sahipliği yapması.

Duayen isimlerden Gazeteci Vasfi Pakman’ın başı çektiği Avrupalı – Türk Lezzet Elçileri Birliği hayata geçirildi. Gıda, gastronomi ve turizm sektörlerinde Türkiye’nin yüzü ve lobisi olacaklar. Bu hem Türk mutfağının öne çıkması, hem de perakende zincirlerinde bu algıyla güç kazanmamızı sağlayacak kritik önem taşıyan bir oluşum.

Ben şahsen bu yapılanmanın gerek ticari, gerekse imaj anlamında Türkiye için önemli katkılar sağlayacağına ve en önemlisi katma değere ulaşan marka değeri adına katkı sunacağına inanıyorum. Umarım köstek olmayız.

—–

Önemli başlıklardan biri de güvenilir ürün vurgusuydu. YAPDER çatısı altındaki Güvenilir Ürün Platformu’nun gerçekleştirdiği panelde üretici, tüketici, medya ve aşçılar bir araya gelerek konuyu tüm yönleriyle tartıştılar.

Konu aynı zamanda açılış sırasında Gıda Tarım ve Hayvancılık İl Müdürü Mustafa Özen’in de gündemindeydi. Şu sözleri bence hem kral çıplak cinsinden önemli, hem de konuşmamız gereken gerçek başlıklardan birini anlatıyordu.

Özen, turizmin otellerden ibaret olmadığını vurgularken ‘bizim için önemli olan otelin değil, mutfağın kaç yıldızlı olduğudur’ dedi. Tarladan sofraya bu zincire konsantre olduklarını belirten İl Müdürü, turizm özelinde bu hedefle denetimleri arttıracaklarını da duyurdu.

—–

27 ülkeden alım heyetinin olduğu fuarda 100 kişilik bir de İran Heyeti vardı. İran Alborz Ticaret, Sanayi, Madencilik ve Tarım Odası Başkanı Rahim Bana Molaie ile biraz sohbet etme olanağımız oldu.

Molaie’ye nasıl bir ilişki içinde olmak istediklerini sordum. Uzun uzun anlattı. İlaç, kimya, tekstil, otomotiv yedek parçası, hazır giyim, makine başta olmak üzere birçok sektörde ortak üretimler yapmayı arzu ediyorlar.

Kendilerinde hammadde, Türkiye’de de pazarlama gücü, bilgi birikimi olduğunu söyleyen Molaie, Turmp’un yaklaşımından şikâyet ederken, iki ülke işbirliğinin önemine değindi. Açıkçası bu süreçte böylesine bir ilgiyi daha fazla göstermelik bırakırsak, İran fırsatını da kaçıracağımızı düşünüyorum.

Daha önce İstanbul’da bir araya geldiğim İran Ticaret Ataşesi de Türkiye’de faaliyet gösteren iş insanlarında da aynı yaklaşımı gördüm. Türkiye konuşmayı bırakıp, gerçek ve kalıcı işbirliklerine geçmek zorunda… Aksi takdirde bu tren de kaçacak.

—–

Gönlüme su serpen bir diğer haberi ise yine sohbet fırsatı bulduğum Antalya Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Davut Çetin verdi. Kendisine futbol turizmini sordum. İçlerinde Avrupalı ve Rus takımlarının dikkat çektiği binin üzerinde futbol takımının kamp için Antalya’yı seçtiği belirtti.

Bu son derece kritik bir başlık… Çünkü yurtdışından futbol takımlarını buraya çekmenin getirisi sadece otellerin doluluğu değil. Bu bir güven unsuru olduğundan turizm başta olmak üzere Türkiye’ye gelmekte çekince duyan iş insanlarının da kararlarını etkileyecek cinsten bir başlık. Fakat elbette kazanç oranlarını ayrıca tartışmaya açmak gerekir.

Yine bir başka sitem de Türkiye İhracatçılar Meclisi Başkan Vekili Tahsin Öztiryaki’den geldi. Dünyanın dört bir yanına ürün satarken, Türk üreticisinin içeride gerekli teveccühü görememesinden yakındı. Kendi ürünümüze güvenmek zorunda olduğumuzu belirten Öztiryaki, bu konuda herkesin duyarlı olmasını talep etti.

—–

Ve son başlık da fuar alanında beni çeviren değerli bir izleyiciden geldi. Esnaf olduğunu ve ödemeler zincirinin tamamen kırıldığını söyleyen yurttaşımız, bu işe bir an önce önlem alınmazsa, ekonomide büyük bir gümbürtü kopacağını söyledi. Açıkçası ben de aynı fikirdeyim ve uzun zamandan beri ekonomi yönetimine bunu anlatmaya çalışıyoruz.

Aynı esnafın bir diğer derdi de tam anlamıyla sümen altına atılan Yimpaş dosyası oldu. Annesinin zamanında Almanya’da çalışırken bu hisselerden aldığını, 21 bin Alman Markı dolandırıldığını söyledi.

Düşünün ki, ortada henüz Mark var. Yani yılların ihmal edilmişliğinden bahsediyoruz. Vatandaş da haklı olarak şu soruyu sordu ve kamuoyuna iletmemi istedi: “Uzan’a dokundular, FETÖ’ye dokundular. Bu Yimpaş’ın özelliği ne ki adını bile anmıyorlar?”

Soru haklı ve yetkililerden de bir yanıt bekliyor. Adını vermiyorum çünkü yüzlerce mağdurdan sadece biri, ama dosyası bende. Tüm bunları alt alta koyduğunuzda ise Antalya, son derece önemli bir fuarın yanında not defterimi kabartarak döndüğüm bir ziyaret oldu. Şimdi önemli olan yetkililerin bu konuda ne kadar duyarlı olacağı…

Israrla aynı şeyi söylüyorum. Danışman baskısından kurtulup, sahaya inin. Size doğruyu söylemiyorlar. Sahada yangın da var, fırsat da… Ama bunu kulaktan dolma sözlerle anlayamazsınız. Tekrar tavsiyem o ki, inin makam otolarından, korumasız, önyargısız vatandaşla buluşun. Konuşmak için değil, dinlemek için…

[email protected]

Yorumunuzla Bu Yazıya Katkıda Bulunun

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir