Çetin Ünsalan – Çetinkaya kimi ikna edecek?

Merkez Bankası Başkanı Murat Çetinkaya, 19 Nisan Salı günü itibariyle görevinin başına geçiyor. Öncelikle daha başlangıç noktasında yapılan tartışmaları bir kenara koyalım. Çünkü bunlar meseleyi magazinleştirmekten öteye geçmez.

 

Durum tespitini net yapmak gerekiyor. Başkan Çetinkaya, dünyada merkez bankalarının inisiyatifi kaçırdığı ve etkisizleştiği bir dönemde görev başına geliyor. Bunda uygulanan ekonomik politikaların ve yaşanan kumar ekonomisinin sonuçlarının büyük payı var.

 

Fakat durum Çetinkaya için biraz farklı… Kâğıt üzerinde kimi kandırırsanız kandırır, işin profesyonellerinin çok net bildiği bir gerçek var ki; Türkiye ekonomisi iflasın eşiğinde, finansmandan, ekonomik göstergeleri kontrol altında tutmaya kadar bir çok açmazı bulunuyor.

 

Yeter mi? Elbette iş bununla da bitmiyor. Çok ciddi bir siyasi baskı altında kalacağı açık… Ülkede hiçbir ekonomik gerçekliği değiştirmeden, model tartışmadan, iktidarların belirlediği ve son derece hatalı sonuçlarının görüldüğü ekonomi politikalarının hayali hedeflerini tutturmak zorunda.

 

Bu manzara içerisinde tutulamayan tüm hedeflerde ilk okların çevrileceği, Beştepe ve onun bakanları, Davutoğlu ve onun bakanları ile küresel finans oyuncularının arasında işkence aletine tabi tutulmuş gibi bir göreve geliyor.

 

Şimdi soru şu: Merkez Bankası kimin tarafında yer alacak? Esasen bu sorunun gündeme gelmiş olması bile, oyunun baştan bittiğinin göstergesidir. Eğer şu veya bu taraftan bir ağırlık konulacaksa, ekonomik gerçeklerinden çok bir dayanak arayışı esas olacaktır. Bu da mutlaka diğer iki tarafın hışmını Başkan’ın dolayısıyla kurumun politikalarının üzerine salacaktır.

 

Diyelim ki üçünü de memnun etti. Bu ekonomik iklim içerisinde bunun mümkün olmadığını biliyoruz. Yani birden ülkeye para yağıp Beştepe’nin memnuniyeti, Davutoğlu’nun ne olduğu belli olmayan reformları ve finans piyasalarının yüksek kazançları hayata geçti diyelim. Öncelikle bu mümkün değil.

 

Olmadığına göre büyümenin tutturulması, enflasyonun yükselmemesi, faizlerin düşürülmesi, doların TL karşısında değer kaybetmesi gibi bir dizi akıl almaz ve hep birlikte gerçekleşme ihtimali olmayan açmazla karşı karşıya kalacak.

 

Rezervlerin hızla azaldığı, bankalardaki döviz mevduatlarının bile hülle yapılarak Merkez Bankası rezervi gösterildiği, sıkışan dünyada cephanesi bitmiş bir savaşçı edasıyla 207 milyar dolarlık kısa vadeli nakti bulması gereken bir ekonomiden bahsediyoruz.

 

Peki bu ekonomi nasıl büyüyecek? Muhtemelen darphaneyi çalıştırmaya hazırlanıyorlar. Bu ortamda da faizleri düşürüp insanların yatırım yapmasını, tüketicinin de kredi kullanarak biraz da borçlanıp iç piyasayı hareketlendirerek büyümenin elde edilmesi gibi bir hedef var.

 

O zaman Merkez Bankası malûm üçlüyü değil, halkı ikna edecek bir politika uygulamak durumunda. Bunu da ekonomi yönetiminden bağımsız yapması mümkün değil. Çünkü her ne kadar günah keçisi Merkez gösterilse de, ülkedeki ekonomi politikalarını siyaset belirler, merkez bankaları ona uymaya çalışır.

 

Parayı bastınız; siyaset de baskı yaptı ve kredilerin önü açıldı. İş dünyasından kimse yatırım yapmaz, tüketici de daha fazla borçlanmayı tercih etmez; zira bunu alabilecek kredibilitesi de yok. Yapılacak ilk eylem döviz risklerinin azaltılmasıdır ki, bu yabancıyı da hareketlendirir. Doları da tutmak mümkün olmaz.

 

Şimdi Çetinkaya’nın önünde tarihi bir fırsat var. Ya çıkıp açık açık tüm gerçekleri söyler ve yapılması gerekenlerin ne olduğunu anlatır ya da bu üçlü sac ayağının arasında sıkışıp, tarihteki yerini alır. Bu film bitti; o yüzden insanlar üzerinden yorumlarla çare aramayın. Tek çare gerçekle yüzleşip, çözümü konuşmaya geçmekte. O faturayı da anlatacak bir siyaset ne iktidarda ne de muhalefette göremiyorum.

 

[email protected]

Yorumunuzla Bu Yazıya Katkıda Bulunun

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir