Çetin Ünsalan – Çiftçisin sen çiftçi kal

Ne dev bir şarkıdır değil mi? Eminim ki Cem Karaca’nın sesinden kulaklarınızda çınladı bile okurken; İşçisin sen işçi kal… Fakat bugünlerde bu tanımı üreten ekonominin her başlığına uygulayacak noktaya geldik.

 

Son yılların bu alanda en dramatik fotoğrafını veren kesimi ise tarımla uğraşan köylüler. Hiçbir zaman çiftçi haline getirilememiş, çünkü kooperatifleşme sistemleri dinamitlenmiş, bu yolla büyümeleri engellendiği gibi, finansman olarak da muhtaç duruma düşürülmüş tarımla uğraşan köylülerimiz. Hadi biz onlara yine de çiftçi diyelim.

 

Türkiye’de kentlilik oranının nüfusun yüzde 80’ine ulaşmasından mutluluk duyan, akıl tutulması içindeki bakanları bile gördük. Herkesin tüketmesini ekonomi modeli olarak görmenin başka türlü bir itirafı olabilir mi?

 

Tarım topraklarını başka amaçlar için kullanmak adına bin bir takla atan, köylünün toprağını terk etmesini için her türlü ortamı hazırlayan, verdiği destekten daha fazlasını cebinden ÖTV olarak hortumlayan, köylüyü borç batağına düşürüp, sonra da ona traktör satmakla övünen bir ekonomi politikasının geldiği dramatik noktadayız.

 

Sonuç mu? 13 yılda, toplam 2 milyon çiftçi toprağını terk etti. Tarım sektörünün milli gelire katkı 3 puan gerilerek yüzde 7,1 oldu. Yüzde 10 düzeyinde, bazı uzmanlara göre daha da fazla tarım alanı yok olup gitti.

 

Sigortasız, güvencesiz bir ortamda, biraz da kasıtlı olarak kayıt dışına itilen ve bu yolla işsizlik sayısının içine yedirilerek düşürüldüğü, ama aslında büyük bir işsiz stokunu bünyesinde barındıran bir sektör haline dönüştük.

 

Kendi topraklarında ürettiği mercimek gibi ürünleri bile ithal edecek noktaya gelen, sattığı malın önemli bir kısmını Rusya’ya gönderen, uçak kriziyle darbe yiyen tarım sektöründen bahsediyoruz.

 

Bir tarafta toprak rehabilitasyonu yapılmadığı için, her yıl 1 santimetre kadar işlenebilir toprağımızı kaybettiğimiz, öbür tarafta raftaki 5 TL’lik fiyatın sadece 1 TL’si cebine ulaştırabildiğimiz köylümüz, çiftçimiz.

 

Şimdi 14 Mayıs Çiftçiler Günü dolayısıyla bir iki hamaset kokan laf söylenecek, hiçbir zaman gerçekleşmeyecek icraatlar, vaatler ortada dolaşacak, sonra yine kaderine terk edilecek. Nasıl bir sektörden mi bahsediyoruz?

 

Bize söylendiğinin aksine 2010 yılında Almanya’da ANUGA Fuarı’ndaki uluslararası toplantıda, geleceğin en çok katma değer elde edilecek, stratejik sektörü olarak nitelendirilen sahasından bahsediyoruz.

 

Reel piyasalarının ancak çiftçi para kazanırsa hareketlendiği bir ekonomik model içerisinde, şimdi köylünün gırtlağına kadar borçlu olan çiftçiye önerisi ne? İstisnasız tüm bankalar aynı şeyi haykırıyor: Gel kredi al…

 

Al da kalan üç buçuk dekar toprağına da el koyalım. Çözüm konuşalım artık çözüm, para değil. Köylü mü? Destekleyelim de üretmeye devam etsin. Hatta ölçek büyüksün çiftçi olsun. Yoksa bunun faturası bu Millet’e sanılanda ağır olacak.

 

[email protected]

Yorumunuzla Bu Yazıya Katkıda Bulunun

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir