Çetin Ünsalan – Deli Dumrul hesabı

İstanbul’daki boğaz köprüleri ve otoyollardan sadece şubat ayında 97 milyon TL kazanç elde ettik. Yani takribi 33 milyon dolar…  Peki biz bu parayı elde etmek için; ne ürettik; ne sattık? İlk köprünün yapımından sonra, maliyeti çıkarılana kadar alınacak bir parayı, tıpkı deprem fonları gibi kalıcı hale dönüştürüp, yenilerini ekleyerek cebimizden ödedik.

 

Oysa ilkokulda bize ne öğretmişlerdi. Sen vergi verirsin; bunlar da sana yol, su, elektrik olarak geri döner. Su ve elektriği tükettiğin kadar öder; yolları da kullanırsın. Yeni ödediğin vergilerle de bunların altyapı ve bakım hizmetleri verilir. Elbette tıpkı deprem için ödenen paralar gibi bunlar da, amacı dışında kullanılıp; gidiyor.

 

Şimdi sizleri Aralık 2012’ye götürmek istiyorum. Cumhuriyet tarihi boyunca dişimizden tırnağımızdan ayırarak yaptıklarımızı, o güne kadarki rakamı baz alırsak 42 milyar dolara satan, bunun 40 milyar dolarını da ağırlıklı olarak yola yatırdığı bizzat iktidar partisinin internet sitesinden duyurulan ve 5,7 milyar dolara satılmaya kalkılan otoyol ve köprüler gerçeği karşımıza çıkmadı mı?

 

25 yıllığına işletme devri yapılmak istenen otoyol ve köprüleri harcadığımız ile sattığımız fiyat arasındaki çelişki kenarda dursun, o dönem Prof. Dr. Esfender Korkmaz’ın yaptığı hesaba göre 25 yıllık borç alsak bile cebimize 8,5 milyar dolar giriyordu.

 

Ardından sebebini bilmediğimiz bir gerekçeyle satış ihalesi iptal edildi. Şimdi ilk fırsatta yine bunları satmanın hesabı içinde olan bir iktidar ile karşı karşıyayız. Peki o zaman özelleştirme gerçekleşseydi; ortadaki gelir hesabı ne olurdu?

 

2013 yılında köprüler ve otoyollardan 505 milyon dolar, 2014 yılında 469 milyon dolar, 2015 yılında da 291 milyon dolar gelir elde ettik. Bu arada dolar bazındaki periyodik düşüşün, kurdaki aşırı değerlenmeden kaynaklandığını hatırlatayım. Sadece bu fotoğraf bile söylenenlerin aksine TL’nin nasıl değer kaybettiğini ortaya koyuyor.

 

Peki, o zaman köprüyü 25 yıllığına alanlar üç yılda ne kazanacaktı? 1 milyar 266 milyon dolar. Sadece 3 senede… Altyapı hizmetlerini yine kamu verecek, alan da cebine parayı koyacak. Ne güzel dünya değil mi? Sadece bu hesapla bile gitseniz; 13 yılda verilen parasını çıkarır. Elbette hiç zam yapılmazsa… Geri kalan 12 yıl da cepte…

 

Bu nasıl bir faiz ödeme ya da gelir kırdırma yöntemidir ki; masrafları üstlenip, 25 yıllık gelirin yarısı paraya erken ulaşmak için feda edilebiliyor. Son 10daki istatistikler geriye dönük incelendiğinde sadece köprülerden elde edilen gelirin saniyede 5 dolar olduğu uzmanlarca ortaya konuluyor.

 

Şimdi İstanbul’un ciğerlerini söküp, yaşanamaz hale getirdikten sonra üçüncü köprüyü yapıyorlar. Bununla birlikte gelecek çevre felaketi parayla satın alınabilecek gibi değil. Zaten birilerinin de gözü bırakın çevre felaketini gidermeyi, ekstra oluşacak yapılanmayla para kazanmakta… Hadi bunu umursamadık, koyduk kenara; hesaba bakalım.

 

Öyle bir ihale yapıldı ki, bu köprüden tek bir araç geçmese bile devlet yılda alanlara 510 milyon dolar para ödeyecek. Peki niye? Son üç yıla baktığımızda iki köprü ve otoyollardan 2013’te 505 milyon dolar, 2015’te 291 milyon dolar gelir elde edilen bir fotoğrafın ortasında niye 510 milyon dolar ödüyoruz.

 

Gelir garantisi vermek başlı başına bir skandal olmakla birlikte, yine matematiksel bir yaklaşımla yürüyelim. Demek ki bu köprü fizibl bir iş değil. Yapan niye yapıyor; yaptıran niye yaptırıyor; üstelik İstanbul’u feda ederek… Çünkü köprü işin bahanesi… Dert onun üzerinden ormanı katlederek elde edilecek büyük inşaat projeleri… Değer mi?

 

Matematik tutmuyor; ekonomik gerçekler isyan ediyor; vicdansa… O bu ülkeyi terk edeli çok oldu.

 

[email protected]

Yorumunuzla Bu Yazıya Katkıda Bulunun

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir