Enflasyondaki kayıp maliyet

Ülkede kağıt üzerinde düşmüş enflasyon rakamları tartışılıyor. Hatta en çok enflasyon artışının sağlık grubunda olmasına rağmen, bir ay önce sağlık harcamalarının sepetteki ağırlığının azaltılmış olması bile göz ardı edilerek…

Hatırlayacaksınız ya da hatırlamayanlara ben anımsatayım, daha bir ay önce enflasyon sepetinde değişikliğe gidilerek, sağlık ve ulaştırma giderlerinin hesaplamadaki ağırlığı azaltıldı. Bunu da yazmıştım. Şansa bakın ki en çok enflasyon artışı da sağlıktan geldi. Tesadüf tabi…

Bakan Albayrak enflasyon hedeflerini tutturdukları konusunda ısrarlı. Ama resmi hedefin üç katından fazla bir noktada olduğumuz nedense göz ardı ediliyor. Orta Vadeli Programı değiştirip Yeni Ekonomi Programı diye isimlendirince hedefler de ortadan kalkmış mı oluyor? Hem de kendi ifadelerine göre ekonomide gerçekten hiç bir sorun yaşanmazken; her şey fırsatçıların ve dış güçlerin oyunuyken…

Peki resmi hedeflere göre maliyet ya da yatırım yapanların durumu ne olacak? Üzerine bir de dolar / TL hasarını düşündüğünüzde, konkordatoya giden firmaların sayısının 2 bin sınırına dayanmasına şaşırmıyorsunuz.

Her şeye rağmen psikolojik sınır olan yüzde 20’nin altına öyle ya da böyle inildi. Ne garip değil mi? Geçen sene psikolojik sınırımız yüzde 10’du, bu sene yüzde 20 oldu; ama enflasyon yok.

Yine de ben de bu kervana katılıp mutlu olmak istiyorum. Ortadaki Ali Cengiz yaklaşımlarının her birini göz ardı ediyorum. Nihayet enflasyondaki düşüşün başladığına inanmak istiyorum. Fakat ortada her konuda kendimi kandırabilme rağmen, bir sorunun yanıtını bulamıyorum.

Meseleyi üretici ve tüketici enflasyonunu eş zamanlı değerlendirdiğinizde ortaya kocaman bir soru işareti çıkıyor. Kasım itibariyle; yani sadece bir kaç ay önce enflasyonumuz tüketicide yüzde 25,24 iken, üreticide yüzde 45,01 idi. Yani ortada 20 puanlık fiyatlara yansıtılamamış bir maliyet vardı.

Son açıklanan verilerde bu oranın tüketicide yüzde 19,67; üreticide de yüzde 29,59 olduğunu görüyoruz. Her ikisinin de düşmüş olması sevindirici ama, halen ortada 10 puanlık bir fark var. Fiyatların biraz da iç piyasadaki daralmadan gerilediğine kendimizi ikna edebiliriz.

Fakat soru başka… Maliyet geri döndürülebilir bir kavram değildir. Yani üretici maliyeti yediyse bunu kısa sürede tersine döndüremez. Bunun tek bir yolu vardır; maliyeti fiyatlara yansıtmak. Aksi takdirde sermaye erimesiyle birlikte piyasadan çekilme yolu açılmış olur.

İhracatımızın artmasına karşın, stoktan mal satışı devam ediyor. Bu nedenle de yeniden üretime geçeceğimizde nasıl bir fotoğrafla karşı karşıya kalacağımızı bilmiyorum. Ama bize şunu gösteriyor ki, düşen kapasiteler gibi faktörlerle birleştirince imalatçının çarkları eskisi gibi çalışmıyor.

Yani yüksek ihtimalle içerideki mal da hazırdan satılıyor. Eğer böyle değilse iki ay içerisinde maliyetler bazında 20 puanlık fark nasıl 10 puana düştü? İşte ben bu sualin yanıtını bulamıyorum.

Aradaki makasın kapanması için üreticinin maliyetini fiyatlara yansıtmış olması gerekir. O zaman da tüketici enflasyonu bu noktalarda kalmaz. Yüzde 30 – 32 ortalamada buluşmaları gerekir.

Yansıtmıyorsa da sermaye erimesi sürüyor demektir. Fakat sermayeyi eritseniz bile bu kadar kısa sürede dramatik bir düşüşün yakalanması olanaksız. İşte enflasyonda şu oldu, bu oldu tartışmalarından çok aklımı kurcalayan soru bu: Yüzde 10’luk maliyet farkı nerede?

[email protected]

Yorumunuzla Bu Yazıya Katkıda Bulunun

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir