FED Aynı Avrupa’ya Bakacağız

2012 sonuna kadar FED’den bizim gibi ülkelerden sermaye çıkışını tetikleyecek politika değişikliği beklememek gerekiyor.

Amerikan Merkez Bankası (FED), dünkü toplantı sonrasındaki açıklamada, ekonominin ılımlı bir büyüme sürecinde olduğunu, buna karşılık işsizliğin hâlâ yüksek bir düzeyde seyrettiğini belirtti. Küresel finansal sistemdeki sıkıntıların bu ılımlı büyüme sürecini tersine çevirme riskine dikkat çekti. Enflasyonun ise kontrol altında olduğuna vurgu yaptı.
Özellikle eylül ayındaki toplantı öncesinde FED’in yeni bir parasal genişlemeye gidip gitmeyeceği tartışılıyordu. 2010’da ve 2011’de Türkiye’nin yüksek düzeydeki cari işlemler açığını (döviz ihtiyacını) rahatlıkla gidermesinin temel nedeni, gelişmiş ülkelerde, özellikle de ABD’deki çok düşük faiz haddi ve FED’in basıp bol kepçe dağıttığı paraydı. Bu para, daha yüksek getiri sağlayan ve büyüme potansiyeli olan bizim gibi ülkelere aktı. Akımın şiddetlenmesi olasılığı vardı. Eylül ayındaki toplantı sonrasında FED, yeni bir parasal genişlemeye gitmeyeceğini açıklamıştı. Dünkü toplantı sonrasındaki açıklama bu duruşun devam ettiğini gösteriyor. Kısacası, akım şiddetlenmeyecek.

2012’de değişiklik yok 
Peki, tersine bir hareketin oluşması olasılığı var mı? Farklı bir ifadeyle, yakın gelecekte FED’in bizim gibi ülkelerden net sermaye çıkışını azdıracak bir politika değişikliğine gitmesi söz konusu olabilir mi? Aynı toplantı sonrasında FED, koşullar değişmezse, 2013 ortasına kadar mevcut düşük faiz politikasını sürdüreceğini belirtti. Bu durumda, en azından 2012 sonuna kadar FED’den, bizim gibi ülkelerden sermaye çıkışını tetikleyecek bir politika değişikliği beklememek gerekiyor. Bu durumda, 2012’de Türkiye’deki ekonomik gelişmeleri büyük ölçüde Avrupa’da olacaklar belirleyecek.
Türkiye’nin dışarıdan borç bulması giderek zorlaşıyor. Grafik 1’de 2008’in başından bu yana üçer aylık ortalama net sermaye girişleri yer alıyor. Aylık ortalama net sermaye girişi yılın ilk iki çeyreğinde 7.8 milyar dolar iken sonra hızla düştü: Üçüncü çeyrekte 3.2, son üç ayda ise 1.9 milyar dolar oldu. Avrupa’da yaşananlar, net sermaye girişi bir yana, Türkiye’den net sermaye çıkışı olması olasılığını yükseltiyor ve 2008’in sonu ile 2009’un ilk yarısı arasında grafikte gözlenen hareketlerin tekrarlanması riskini arttırıyor. Üç nedenle: Birincisi, Avrupa’daki bankalar sermaye açıklarını kapatmak üzere bilançolarını küçültüyorlar. Bu, bizim gibi ülkelere daha az kredi açılması demek. İkincisi, risk algılamasının artması olasılığı var; sermaye güvenli limanlara yönelebilir. Üçüncüsü, sorunlu ülkelerin kamu kesimlerinin yüklü miktarda borçlanma yapmaları gerekiyor.
2010 ve 2011’de oluşturduğumuz dış yükümlülükler daha çok kısa vadeliydi. Kısa vadeli borç, borç verence yenilenmezse alan ülke üzerinde önemli bir finansman baskısı oluşturuyor. Ödeyebilmek için borçlular döviz bulmaya çalışınca kur yükseliyor ve bilançolar küçülüyor. 2012’deki düşük büyüme beklentisinin ve koşullar kötüleşirse ekonomik küçülme öngörüsünün temel nedeni bu. Elbette bu gelişmelere karşı yapabileceklerimiz var; başka bir yazıda tartışmaya çalışırım.

Grafik 1. Cari işlemler açığının finansmanı (net sermaye girişi):  2008 Ocak–2011 Ekim (üçer aylık ortalamalar, milyon dolar)

Yorumunuzla Bu Yazıya Katkıda Bulunun

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir