Gelelim mevzuya…

Aylardır, ama en önemlisi son üç aydır Türkiye’yi adete kilitleyen seçim sürecini tamamladık. Seçim sonuçlarına göre şüphesiz ki farklı tartışmaları da gündemimize alacağız. Ama piyasaların tıkandığı, kimsenin hareket etmediği, ödemelerin bile ertelendiği bu dönemin bitmesi gerekiyor.

Seçim sonuçları bir tarafta, en önemli konumuza dönmemiz gerekiyor. Çünkü siyaset ortaya konulan söylemlerin aksine, Türkiye ekonomisi çok sancılı bir süreci yaşadı, yaşıyor ve yaşayacak.

Bu dönemde herkesin tekrar işine konsantre olması gerekiyor. Esasen seçim dönemleri sadece bunda değil, her dönemde bize ciddi bir zaman kaybettiriyor. Nedeni anlaşılamaz bir biçimde, bazen de kötü niyetle istismar ederek bu süreç kullanılıyor.

Hele ki bir yerel seçim sürecinde meselenin bekaya kadar uzanmış olması, Türk siyasetinin nasıl bir sorumsuzluk içerisinde olaylara yaklaştığının en büyük kanıtıdır. Çünkü en tepede bunlar söylendiği anda, zaten pamuk ipliğine bağlı güven ortamı tamamen kasılıyor.

Bu saatten sonra siyasi sonuçlarını ayrıca konuşmakla beraber mevzuya dönmemiz gerekiyor. Türkiye’nin konusu hızla eriyen alım gücüdür. Artan fiyatlardır. Üretimsizleşme gerçeğidir. Her fırsatta çözümü ithalatta arama sıkıntısıdır.

Kentlerin dönüştürülmesini bile ranta bağlayıp, tek kurtarılacak ya da sahip çıkılacak sektörün inşaat zannedilmesidir. Toplumsal sağduyunun kaybolması, vatandaşın aynı tarafta olduğunu unutup, siyasilerin oltasına gelmesidir. Mutlaka yurttaş bilinci geliştirilmelidir.

Şüphesiz bunda ayrıştıran söylemlerin çok etkisi olduğunu da biliyoruz. Türkiye’nin eğitimi, sağlığı, ekonomiyi, dış siyaseti, sektörlerini, yaklaşan dijital dönüşümde neler yapması gerektiğini tartışması gerekiyor.

Bu ülke yarına ilişkin hamaset kokmayan bir projeksiyona ihtiyaç duyuyor. Dünyada resesyonun arttığı, korumacılığın yükseldiği, bir kaç ay sonrasını öngörülemediği bir ortamda çok daha ciddi ve kalıcı gündemleri masaya yatırmamız gerekiyor.

Ayrıca hepsinin çıktısı olan ve benim ısrarla Türkiye’de de dünyada da bir numaralı gündem olacağını iddia ettiğim; işsizlik. Bunun gerçeklerle yüzleşerek masaya yatırılması, buna yönelik kalıcı çözümlere gidilmesi, bu süreçte ortaya çıkacak sancının doğru yönetilmesi ve etkisinin azaltılması çalışmaları yapılmalıdır.

Çünkü işsizliği kontrol edemediğiniz yerde, geriye kalan konuların hiçbiri düzeltmek için fırsat bulamazsınız. Sadaka ekonomisinin bile uygulanamayacağı, yani finanse edilmesinin mümkün olmadığı bir süreçte artık Türkiye’nin aklını başına alması gerekiyor.

Sözün özü şu: Seçimler bitti; gelelim mevzuya… Aylarca yine siyasilerin gündemini tartışacağınıza, işsiz, esnaf, kadın, erkek, genç, çocuk, sanayici, işçi, öğrenci ne olursanız olun; siyasete kendi gündeminizi dayatın.

[email protected]

Yorumunuzla Bu Yazıya Katkıda Bulunun

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir