Çetin Ünsalan – Kıdemli saf aranıyor

Türkiye’nin kıdemli yılan hikâyesi ısrarla gündemde tutuluyor. Sorunun temelindeki itimat eksikliğini görmeden, halen yapılan dayatmalarla, Ali Cengiz tipi kaynak hortumlamaya yol aranıyor.

 

Şimdi öncelikle karnımızdan konuşmadan, gerçek sorunu dile getirelim. İşveren de, çalışan da devletin bu parayı amacı dışında kullanmayacağına inanmıyor. İşsizlik Fonu zaten bunun en güzel örneği… Nitekim iktidar da denemeleriyle bu konudaki niyetini açıkça ya da gizli kapaklı ortaya koyuyor.

 

Eğer bir ülkede kıdem tazminatına fon oluşturup, tek bir bankada, özel bir hesapta ve sadece konut alma şartıyla çekebilme sistemi peşine düşerseniz; o ülkede insanların size güvenmesini de bekleyemezsiniz.

 

Seçim öncesi uygulamaya konulacak kadar saf olunmadığı söylenen bir konunun, şimdi gündeme gelmesi ise, yüksek ihtimalle kasanın ‘tam takır kuru bakır’ görüntüsüyle ilintili. Yani dışarıdan istendiği gibi para bulunsa, bu meselede böylesine ısrarcı olurlar mıydı; bilmek mümkün değil.

 

Paranın bol olduğu dönemlerde, yabancılar buraya gelirken çalışan haklarını tırpanlamak adına yapılan ısrar, bugün iktidarın bulamadığı kaynağı oluşturmak adına gündemde. Neticede her ikisinde de düşünülmeyen, gerçek ve adil bir çözüm.

 

Şimdi de buna kılıf uydurmak için dünyadan model arayışına geçtiler. Her ne kadar Bakan bunları gazetelerden okuduğunu söylese de, inkâr etmediğine ve taraflarla tartışacaklarını ifade ettiğine göre haber doğru.

 

Brezilya ve Avusturya modelleriyle karşımıza çıkmaya hazırlanıyorlar. Brezilya’da öyle ‘istediğim bankada hesap aç’ numaraları yok. İşverenler Garanti Fonu adı altında kanunla uygulanan bir sistem. Eğer bununla gündeme gelirlerse ölürseniz ya da emekli olursanız parayı alacaksınız. Elbette siz ya da yakınlarınızdan biri kanser veya AIDS olursa da hak kazanabilirsiniz.

 

Yine bu modelde de konut için çekme unsuru var. Ama iş akdinin feshi durumunda da alabilmek söz konusu… Bizde zaten bunu kurala bağlıyorlar ve 5 yıldan önce çekilememesinin yolunu yapıyorlar.

 

Burada da Avusturya modelinden etkilendiklerini görüyorsunuz. Avusturya’da üç yıl prim ödendiyse ve işten çıkarıldıysanız parayı alabiliyorsunuz. Onu da beş yıl sonra… Yani işsiz kalmanıza sevinir misiniz, ağlar mısınız bilemiyorum.

 

Fakat her iki modelde de paraların iktidarlar tarafından çarçur edilmesi faktörü yok. Oysa bizim bu konuda deneyimlerimiz gösteriyor ki, devlete ödediğiniz para kolay kolay hak sahibine geçmiyor. Dün de böyleydi; bugün de böyle… Almak mı istiyorsunuz; ev alacaksınız, böylece de krize giren inşaat sektörüne suni teneffüs yaptıracaksınız.

 

Ne güzel dünya değil mi? Kasa, hep kazanır modeli geliştirmeye çalışıyorlar ki, bizde zaten kasa hep kazanır. Hak ettiğiniz parayı alabilmek için bu ülkede yalvarır hale gelirsiniz; bunu bir de seçim vaadi yapıp, sizden oy alırlar.

 

Bu arada bizim kişi başı gelirimiz hileli yöntemlerle 10 bin doların üzerine çıkarılıp, krizle birlikte yalan yanlış rakamlarla bile 8-9 bin dolarlı rakamlarda gezinirken, kişi başına milli geliri, Avusturya’nın 39 bin doların üzerinde, petrol gelirlerini kaybetmiş ve yıllarca bizimle aynı tüketim ekonomisini uygulayarak sıcak para ile yönetilmiş ve benzer kaderi paylaşacak Brezilya’nın ki de 11 bin dolar seviyesinde.

 

Anlayacağınız kıdem tazminatı üzerinden para kazanmanın türlü yolları denenirken, kriterlere de bakmıyorlar. Esasen işin özü bu iktidar kıdem tazminatını konu edip, kıdemli saf arıyor.

 

[email protected]

Yorumunuzla Bu Yazıya Katkıda Bulunun

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir