Kırk Defa Aptal Dersen, Aptal Olur

SANKİ gizli bir güç Avrupa’da finansal kriz çıkması için çalışıyor. Bu gizli gücün, gizli olmayan yüzü “Derecelendirme Kuruluşları”.

Bu işin arkasında ABD mi yoksa Almanya mı var anlayamadım. Ya da hiç kimse yok, ama derecelendirme kuruluşları, 2009 yılında kaybettikleri itibarlarını yeniden kazanmak için “aşırı” temkinli davranıyorlar. Hani Türkçe’de “sütten ağzı yanan, yoğurdu üfleyerek yermiş” diye bir söz vardır. Bunlarınki de o hesap. Sütün, dil yakacak kadar sıcağı olur, ama yoğurdun sıcağı, hele hele dil yakacak kadar kaynarı olmaz. Geçen hafta ortasında yatırımcılar yıllık yüzde 2.7 nominal faiz getiren İtalyan devlet tahvillerini aldıktan üç gün sonra, birçok Avrupa ülkesinin kredi notunu düşürmenin kime ne faydası var? Bir ülkenin kredi notunun düşük olmasının tek bir sonucu vardır. O ülke yeni ihraç edeceği devlet tahvillerine yüksek faiz verme yükümlülüğü altına girer.

YÜKSEK FAİZ BORCUN GERİ ÖDENEMEME RİSKİNİ ARTTIRIR
Korkulan ve arttığı söylenen riskin somut tanımı nedir? Cevap: Notu düşürülen Avrupa devletlerinin “tahvil ihracı yoluyla” halktan (yatırımcılardan/tasarruf sahibi zenginlerden ve kurumlardan) alacakları borçların, dönem faizlerini, zamanında ve anaparasını vade sonunda ödeyemez hale düşmeleridir. Zaten risk denilen şey de bir kötü sonucun ortaya çıkma olasılığıdır. Şimdi sorulması gereken soru şu: Devlet tahvili faizlerinin yükselmesi bu riskin ortaya çıkma olasılığını arttırır mı, azaltır mı? Kuşku yok ki arttırır. Risk var deyip, faizi arttırdıkça, risk de artıyor. Kırk defa risk var diye not düşürüp, faiz artışına sebep olunursa, Avrupa devletlerinin borç ödemesi de riske girer.

FİNANSAL SIKILAŞTIRMA MİKTARSAL KOLAYLAŞTIRMA
2009 krizi, 1929’dan sonra ortaya çıkan en büyük finansal çöküştür. 2009’da yaşanan “Amerikan Krizi”dir. 1929 Büyük Buhranı (Great Depression) da öyleydi. Yani Amerikan “Finansal Kapitalizm”in bir sistemik ürünüydü. “Fiziksel Kapitalizm” makineler aracılığı ile emek sömürüsü yaratır. Bu bir dengesizlik daha doğrusu “denksizlik”tir. “Finansal Kapitalizm” ise saadet zinciri oyunlarıyla “sanal servet” yaratır. Bu da bir denksizliktir. Arsa borsa ve “kaldıraçlı (az öz kaynak-bol borç kaynak) finansal türev” ürünler, kişilerin reel ekonomide karşılığı olmayan sanal servet artışları elde etmesine imkân sağlar. Herkes aynı kazancı sağlamaya çalışınca, bu sanal servet (varlık fiyatları balonu) patlar. Buna da kriz denir. Krizden çıkmak için iki yol akla gelir. Bunlardan birincisi “Finansal Sıkılaştırma” ikincisi ise “Parasal Bollaştırma”dır. Ki buna şu aralık “Miktarsal Kolaylaştırma” (Quantitative Easing) deniyor. Yani piyasadaki para hacmini arttırıp, sanal servetin köpüğünü alma işlemi.

DOĞRUSU HANGİSİ
Gerçi Avrupa krizi ”ortak para birimi kullanan” farklı devletlerin kamu borçları bakımından Amerikan krizinden farklıdır. Ama Avrupa için de doğrusu, kemerleri azıcık sıkıp, “parasal bollaştırma” uygulamaktır. Avrupa’yı, krizden çıkaracak bu yöntemi başarısız kılmanın tek bir yolu vardır. O da faizlerin artmasıdır. Bakalım görelim, iktisadi akıl çalışacak mı? Dayan Osman’dan sonra “dayan Avrupa Merkez Bankası” demek geliyor içimden.
Son Söz: Bindiği dalı kesen, bindiği dalı bilmeyendir.

Yorumunuzla Bu Yazıya Katkıda Bulunun

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir