Artık bu şahsı ‘yazmayayım; dikkate almayayım’ diyorum; ‘ciddiye alınacak bir tarafı kalmadı; itibar etmenin anlamı yok’ diye kendime söz veriyorum; fakat hız kesmiyor. Başrolde yine Nihat Zeybekçi; namı diğer Ekonomi Bakanı… Her gün kendini aşıyor; ama toplasanız işe yarar hiçbir şey söylemiyor. Aksine koltuğunun ağırlığını kullanıp, insanları yanıltıyor.
Şahsını tanımam; tanıyanlar Denizli’de; onların aralarında konuştukları da bana kalsın. Fakat ‘mühür kimdeyse Süleyman’ odur ilkesinden yola çıkarak; Ekonomi Bakanı sıfatıyla söylediklerini düzeltmek gerekiyor. Rakamlar ve istatistikler Bakan’a göre ne kadar iyi durumda olduğumuzu gösteriyormuş; birkaç tanesini de sıralamış.
Bakan Zeybekçi’nin haberi olsun: O rakamlarla oynandığını dağ köyünde çobanlık yapan vatandaş bile öğrendi. Kimsenin itibar etmediği, kendilerinin oluşturduğu, hayatın gerçeğiyle örtüşmeyen; uluslararası raporlarda zaten tam tersi çıkan ve ‘kendin çal kendin oyna’ cinsinden rakamlarla insanların karnını doyuramazsınız.
Hatırlayacaksınız; TÜİK çalışanları arasında bile bir anket yapıldı. Çalışanlar bile rakamların doğruluğuna inanmıyor. Nitekim TÜİK’in sürekli istatistik düzeltmesi ve ‘pardon’ demesi de bu dönem önümüzde bir gerçek olarak duruyor.
Peki, çalışanlar niye sesini çıkarmıyor? Çünkü TÜİK kadrosunun sadece yüzde 11’i kadrolu… Her an kapının önüne koymakla tehdit edilen yüzde 89’luk çalışanın bu işe açıktan tepki koyması zor. Hoş zaten ne açıklarsa açıklasın; insanlar kendi gerçeklerinden sağlamasını yapıyor. Durum rezalet…
Tek tek hepsine cevap vermeye gerek yok. Bir örnekle konuyu kapatayım. 60 milyar dolar cari açık 2,20’den 132 milyar TL, 45 milyar dolar cari açık 2,93’ten 131,8 milyar TL finansman maliyetini ortaya koyuyor.
Bu durumda ‘cari açık’ın 15 milyar dolar azalmış olmasının bizim adımıza hiçbir faydası yok; ticaretin daralmasından kaynaklanan kaybın maliyetini buna koymuyorum bile… Kaba bir hesapla daha az paramız var; ama borcumuzun bize maliyeti aynı demektir; tek fark bunu finanse edecek paramız yok. Koyun kaynağın kıtlığının maliyetini üzerine; yapın sağlamasını…
Fakat bunları bir kenara koyalım; zaten ekonominin bakanıyla bilimsel bazda ekonomiyi konuşmak mümkün değil. Kendi yarattığı rakamlarla, ekonomiye dayatmaya çalıştığı gerçeğin sonuç vermeyeceğini yaşayarak görüyor. Ama bu sefer manipülasyon dedi.
Şimdi bunu söyleyip işin içinden çıkamazsınız; çok ciddi bir iddia… Neden mi? Spekülasyon etik değil; ama suç da değil. Fakat sermaye piyasasında piyasa dolandırıcılığı olarak tanımlanan manipülasyon suç. “6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu’nun 107’nci maddesinin birinci ve ikinci fıkrasında birer suç tipi olarak düzenlenmiştir.”
Bakan bilmiyorsa; en azından SPK’nın resmi sayfasına baksın; orada yazıyor. Ne bu? Örneğin bir Başbakan çıkar ve güç elinde olduğundan 40 bin’deki borsa için 50 bini aşacak derse, bu manipülasyona girer.
Yine örneğin canlı yayında bir banka hakkında konuşurken ‘o banka zaten batık’ ifadesi, ilgili kanunun ikinci fıkrasına göre suç. Örnek olsun diye yazıyorum; herhangi bir işlem yapıldı mı? Peki Zeybekçi manipülasyon iddiasında ise hangi konuda ve hangi delillerle bunu iddia ediyor? Kim bunlar?
Öyle balyoz davasındaki gibi çakma delillerden bahsetmiyorum. Net… Ama tersini de tartışalım. Türkiye ekonomisinde denildiği gibi bir iyileşme yoksa; manipülasyonu kendisi mi yapmış oluyor? Hayır… Çünkü bu ülkenin Ekonomi Bakanı’nın manipülasyon dediği şey, aslında spekülasyon…
Hayatın ve ekonominin gerçekleri de, rakamlarla kimin spekülasyon yaptığını gösteriyor. Bence bir kelime sarf etmeden önce, anlamını öğrenmek lazım; bakan bile olsanız. Çünkü karşınıza soru soracak gazetecileri almadan konuşabilirsiniz; ama beyan kamuya mal olunca, ya komik duruma düşersiniz ya da ispatla mükellef olursunuz.
En iyisi konuşmuş olmak için konuşmayın. 780 bin kilometrekarelik vatan toprağı Beştepe’den ibaret değil. Dikkate almayalım diyoruz; boş kaleye şut çekmeye kalkınca, yazmak zorunda kalıyoruz. Özetle vaktimizi çalmayın…
