Putin’i bırakalım içeriye bakalım!

TÜSİAD son açıklamasında ekonomik paketten, yeni anayasadan dem vurdu iyi mi?

Sanırsınız ülkenin tek derdi bu!

Eh her kes kendi açısından ve penceresinden bakarsa başka ne görebilir ki?

Kör tuttuğunu, iş adamı da ilk gördüğüne sarılıyor…

Akla ziyan bir ülke olduk ki sormayın gitsin.

Daha dün engelliler günü hiç yüzümüz kızarmadan kutladık! Ama dönüp kendimize şu soruyu sormadık;

Sağlıklı insanların kuyulara, çukurlara düşüp öldüğü ve özgür dolaşamadıkları, yaşayamadıkları bir ülkede, engelliler için ne yapılabilir ki?

Keza iş adamlarının sızlandığı bir ülkede asgari ücret artışını beklemek sanki çok mu farklı bir şey?

Biz Putin ve Rusya’yı bir anda azılı düşmanımız gibi karşımıza aldık, elimizden gelse, Merzifonlu Mustafa paşa, Napolyon ya da Hitler gibi, kışta kıyamette Moskova kapılarına dayanacağız!

Ama diğer yandan, Cizre de hastanede ki elli doktorun otuzu can güvenliğimiz yok diye istifa etmiş, gene Diyarbakır’ın içinde, T. Elçi cinayetinin mahalline üçüncü kez(!) giden savcı ve heyete açılan ateş sonucu, heyet tespit ve inceleme yapamadan sokaktan ayrılmış!

Hükmet kuruldu, meclis çalışıyor, muhalefet her ne kadar olağan üstü kongrelerle boğuşsa da, tüm bu yaşanan iç ve dış siyasi tavır ve savaşın eşiğine sür’atle sürüklendiğimiz bir ortamda, bizim seçtiğimiz milletvekilleri ne yapıyor?

Bu olayları izliyor mu?

İktidar, MSB, İİB, DİB hatta Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı meclise ya da kamuoyuna bilgi veriyorlar mı?

Bu tür bağlayıcı ifadeler devlet başkanları düzeyinde açıklanırsa, uluslar arası siyasette bağlayıcı nitelik taşıdığını unutmamak gerekir. Bir ülkenin sağlık bakanı bir açıklama yapsa, önemsenmez ama devlet başkanı, başbakan, dış işleri ve savunma bakanlarının başka bir ülke hakkında söyledikleri, muhatap ülke tarafından resmi beyan ve niyet olarak değerlendirilip, karşılık görür.

Putin’in bir muhalefet lideri, Rusya’nın ise bir muhalefet partisi olmadığının, bilincinde olduğumuzun farkındayızdır her halde?

Hele işin İnebahtı’na ve kol kesme, sakal tıraşına kadar indirgenmesinin, anlamı nedir? İşi geleceğe değil de, geçmiş tarihe döndürmekle ne çözebiliriz? Ayrıca o zaman ki Osmanlı gücü ile Rusya ve Avrupa bu günkü gibi mi idi?

Gene iş tarihe dayandı mı? Rusların Çeşme liman baskını, Sinop limanı baskınlarını da gündeme getirmeli miyiz?

Ya da daha yakın tarihte, Goben Ve Breslav zırhlılarının, Osmanlı sancağı ile Enver paşanın kimseye danışmadan, Sivastopol’u bombalayarak, Rusya ile ve beraberinde birinci dünya savaşına girdiğimizi ve imparatorluğu, hatta İstanbullu bile kaybettiğimizi hatırlatırlarsa?

Burada Rus resmi beyanlarını dikkatlice analiz etmek zorundayız. Ne diyorlar;

Uçağımızı düşürdünüz ilk önce neden bizi aramadınız?

Madem bilmeden düşürdünüz, bilse idik farklı davranırdık dediniz, o zaman niye bir özür dilemiyorsunuz?

Tüm bunlara gene sert karşılıklar alan Rusya, sonrasında ne açıklama yaptı?

Askeri bir karşılık düşünmüyoruz…

Türk halkını severiz, çalışkandır, ilişkilerimiz ve bağlarımız vardır bizim muhatabımız hükumettir…

Yaptırımlarımızı domatese indirgeyenler(!) yanıldıklarını görecektir…

Deme ki Rusya’nın elinde, bunun dışında yumuşak karnımız olan başka etkin yaptırımları var!

Bu da hiç şüphesiz ekonomi ve ekonomik ilişkilerde ki görüşmelerde ki özel bilgilerdir.

İktidar sine ye çekmiş olabilir ama biz millet olarak, askerimizin başına çuval geçirmesini içimize sindirdik mi?

Irak, Suriye ve orada, gözümüzün önünde seyirci kaldığımız acıları yaşayan komşu insanlar, bizi affedecek mi?

Elbette Rusya gibi BM daimi temsilcisi ve veto yetkisi olan bir ülke, düşen uçağını görmezden gelsin ve bizim hala esip kükrememize duyarsız kalsın?

Cumhurbaşkanı mealen, IŞİD ile petrol ticareti yaptığımızı ispat edin, ben görevimi bırakacağım ya doğru değilse, sen de görevini bırakacak mısın? diye açık beyanda bulundu…

Dış basında ki yazılanlar art niyetli ama diyelim ki gümrük bakanının, jandarmanın da haberi olmadığı bir kanaldan, böyle bir işlemin yapıldığı açıklandı ve belgelendi!

Daha dün Obama ve ABD savunma bakanı da bizim doksan sekiz kilometrelik bir sınır hattını hala kontrol edemediğimizi de tam üstüne gelecek şekilde açıkladılar. Bana çok manidar gelmişti!

İşte o zaman, biz tekrar cumhurbaşkanı ve başkomutan seçimine mi gideceğiz?

Hem de içte ve dışta çatışmaların en yoğun olduğu bir ortamda!

Yani bu iş adamları da bir türlü yaşanan ortamı analiz edemiyorlar ama illaki akçeli işler oldu mu bin üç yüz lirayı bile ülkenin geleceği için tehlikeli olarak görebiliyorlar!

Miyop mu, katarak mı, yoksa maazallah sarı leke mi? Önlerine bakmayı bırakıp, bir ileri bakabilseler, san ki kefenin cebi var da, ‘’Allah geçinden versin’’ yanlarına alıp götürecekler…

İki buçuk milyon Suriyeli aç işsiz insan, ülke genç nüfusun yüzde onun çok üstünde işsiz, asgari ücretin 1300 olması istenen ülkemizde, 130 liraya çalışacak göçmenler varken, kim pirim yatırır yada işçi istihdam eder?

Ayrıca Kasım enflasyonu da açıklandı, yıllık enflasyon %8,10 dayandı, bu durumda bankalardan yerli mevduat sahibi olarak %9.50 faiz alıyorsanız? Stopajı çıkarınca, ana paranızı sıfır getiri ile, altında bir faizde ise, negatif getiri ile tutuyorsunuz demektir!

‘’Şaşkın tavuk’’ ya da ‘’şaşkın ördek başını bırakır kıçın dan dalar’’ deyimleri tamda bu günkü ekonomik dünyamıza uymaktadır. Ayrıntıları göremiyor ve ne yöne gideceğinize karar veremiyorsanız, ortalık toz duman demektir!

Yorumunuzla Bu Yazıya Katkıda Bulunun

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir