Şoklar ve Piyasalar

Piyasalar, haziran ayında yapılan genel seçimlerin ardından yurtiçi ve yurtdışı kaynaklı birçok şok yaşadı. 

Genel seçimlerden sonra piyasaları sarsan çeşitli şoklar yaşandı. İlk şok yabancı basından gelen ekonomiye ilişkin uyarılarla ortaya çıktı. Kredi derecelendirme kuruluşlarının açıklamaları ve yabancı bankaların raporları da ekonomiyi sarsıcı şoklar yarattı. IMF’nin tahminleri ise büyümenin hız kestiği ama cari açığın hız kesmediği en tehlikeli durumu yansıttığı için ciddiydi. Bu değerlendirme, yorum ve raporlarda yer alan bazı analizler, sayılar ve tahminler hatalı olsa da, tutarsızlıklar içerse de bir şey doğruydu: Türkiye’nin cari açığı kaygı verici bir büyüklüğe doğru hızla ilerliyor ve alınan önlemlere karşın durdurulamıyordu.

Olumsuz açıklamalar 

İktidar partisinin yetkilileri harcamaların yavaşlatılması çağrısında bulununca piyasa yeni bir şokla karşılaşmış oldu. TL, yabancı paralara karşı değer kaybetti ve faizler yükselişe geçti. Buna karşılık, kurlarda ortaya çıkan oynaklığın yalnızca bizdeki gelişmelerden kaynaklandığını söylemek mümkün değil. Dış piyasalarda da şoklar yaşandı. Yunanistan sorunu giderek büyüdü, İspanya ve Portekiz ekonomilerinin toparlanıp toparlanamayacağı tartışılır oldu, hatta yavaş yavaş İtalya’nın bu krizden ciddi bir darbe alabileceği olasılığı gündeme gelmeye başladı. Bazı yorumcular daha da ileri giderek eurodan vazgeçilmesi gerektiğini söyledi. ABD ekonomisi de şok üretmekte geri kalmadı. ABD Hazinesi, 14,3 trilyon dolarlık borçlanma sınırına gelip dayandı. Sistemin durma aşamasına geldiği saatlerde Kongre’nin limiti 2,2 trilyon dolar yükseltmesi yönünde partiler arasında ön anlaşma sağlandı. Aksi takdirde ABD’de, bir hükümetin en büyük karabasanı olan ‘yükümlülüklerin karşılanamaması’ aşamasına geçilecekti. Her ikisi de sorunlar içinde kıvranan iki rezerv para ekonomisinden göreli olarak daha kötü durumda olan euro bölgesinin parası, ABD ekonomisinin borç krizini aşamaması nedeniyle bugüne kadar dolara karşı prim yaptı. Bu çalkantılar içinde normalde dolara karşı değer kazanması gereken TL ise hem euroya hem de dolara karşı değer kaybetti. Euroya karşı değer kaybı dış dengelerle açıklanabilse de dolara karşı değer kaybı iç dengesizliklere bağlı görünüyor.

Şok üstüne şok
Geçen hafta Başbakan ve ardından da Merkez Bankası Başkanı ‘durumun denetim altında olduğunu’ söyleyince piyasalar biraz duruldu ama ardından açıklanan dış ticaret verileri, durumun pek de denetim altında olmadığı görünümü yarattı.

Haftaya bu karışıklıklarla başlanacakken son anda Genelkurmay Başkanı ve kuvvet komutanları, erken emekliliklerini istedi ve piyasalar açısından bir şok daha gerçekleşmiş oldu. Emekliliğini istememiş tek komutan olan Jandarma Genel Komutanı’nın Genelkurmay Başkanlığı’na atanmasıyla kriz bir anlamda çözüldü ve şokun etkisi hafifledi.

Bu yazıyı kaleme aldığım saatlerde ABD’nin borçlanma krizinin çözümü için henüz karar alınmamıştı. Partilerin liderleri, Obama’nın önümüzdeki 10 yılda bütçe açığını 2,5 trilyon dolar düşürmesi koşuluyla hükümete 2,2 trilyon $ ek borçlanma limiti tanıyacak kararı Kongre’ye götürmek konusunda anlaştı. Ayda 125 milyar dolarlık borçlanma yapan ABD Hazinesi için bu ek limit yaklaşık 1,5 yıllık bir rahatlama sağlayacak.

Aylardır yaşanan ‘dar bir köprüde karşılaşmış iki inatçı keçi sendromunun’ aşılmasıyla, irrasyonelliğin, yerini rasyonelliğe bırakmakta olduğu anlaşılıyor. Anlaşma karara dönüştürülebilirse Amerikan tahvillerini elinde bulunduran pek çok yatırımcı, banka ve Merkez Bankası yöneticisi bu gece rahat bir uyku uyuyabilecek.

Yorumunuzla Bu Yazıya Katkıda Bulunun

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir