Sorunlar Değil, Güçlüler Çözülüyor…

Piyasaların küresel düzeyde geniş bant içinde dalgalanarak yatay eğilim sergilediği, ön plana çıkan bekle gör anlayışı ile işlem hacimlerinin gerilediği, belirsizlik ve kırılganlığın yükseklerde seyrettiği bir haftayı geride bıraktık. Euro Bölgesi’nde sorunların ağırlaşması pahasına gün kurtarıldı, ABD’de ise borçlanma tavanına ilişkin uzlaşmanın hâlâ gerçekleşmemesi sıkıntı yaratmaya devam etti. Ülkemizde ise Türk Lirası’nda yaşanan değer kayıpları sıkıntı yarattı. Yetkililerden gelen değerlendirmeler ile piyasalardaki eğilimler uyuşmadı, her kafadan ayrı bir ses çıkmaya devam etti. Genelde risk alma isteği artmadı, azaldı.

Evet, Yunanistan kurtarıldı, başka bir deyişle vesayet altına alındı; bu durum Euro Bölgesi’nin diğer sorunlu üyelerini de kısmen rahatlatırken, görece güçlü görünenler üzerindeki baskıyı artırdı. Aşağıdakilerin risk primi bir miktar azalır iken, yukarıdakilerin ki arttı; riskten kaçınma eğilimi kısa vadede azaldı, kapanan açığa satışlar nedeniyle bazı olumlu fiyat hareketleri yaşandı, fakat Euro Bölgesi yatırım yapılabilir hale gelmedi. Avrupa Kurtarma Fonu’nun 440 milyar eurosu, IMF’nin desteği ve bölge bankalarının yarı gönüllü, yarı zorunlu desteği ile yapılacağı söylenenler hayal sınırlarını zorluyor. Euro Bölgesi üyelerinin garantisi ile sorunlu üyelere destek verilecekmiş. Tahvil alımları, borç yapılandırması, durgunluktan çıkmak için ekonomik ivmeleme destekleri vs. Her şey var, çözüm yok.

Euro Bölgesi liderlerinin ürettiği çözüm 2008 yılı genelinde ABD’de yaşananları anımsatıyor, ipotek senedi ihraç eden kurumlar üzerindeki olumsuz baskıyı kırmak için de ABD hazinesi garanti vermişti fakat olmadı, piyasalar blöfü görmüş ve ortalık karışmıştı! ABD mali sistemi ellerinde riskli kağıtlar varken neden garanti yaklaşımını desteklemek yerine daha farklı bir tercih içine girmişti! Ortaya konan yaklaşımda Avrupa Merkez Bankası ve bankaların tercihli kısa vadeli eğilimler konusunda etkili olabilir. Fakat günü kurtarmak adına net garanti veren Almanya gibi ülkelerde çok yönlü istikrarsızlık yakında kendini hissettirmeye başlar ve evdeki hesaplar çarşıya uymaz… Zira onların sarsılması piyasalardaki eğilimleri olumsuz yönde hızlandırır. Ayrıca olumsuz beklentileri kırarak risk almayı teşvik edecek böyle bir yaklaşım için küresele koşulların steril olması önemlidir, kısa ve orta vadede gerekli koşulların mevcut olmayacağı kesin gibidir… Bu arada Euro Bölgesi bankalarından 49 milyar euroluk fedakarlık bekleyenlerin yeni bir stres testi daha yapması gerekiyor; zira sorunlu banka ve toplam öz kaynak açığının anormal bir hızla büyüdüğünden şüphem yok! Kendine bile güvenemeyen desteğe ihtiyacı olan kurumlardan olmayan ve olamayacak şeyi vermelerini beklemek ne kadar gerçekçi!.. Alman Başbakanı yaklaşık iki yılı aşkın süredir direndiği bu tür bir öneriye, neden evet dedi? Çaresiz kaldığı için mi, yoksa yanlış yaptığını anladığı için mi?.. Ne dersiniz Almanlar büyüyormuş gibi görünebilmek için sorunlu üyelere yeni krediler verebilir, bankalarını buna ikna edebilirler mi? Rekabet gücü azalan bunu tersine çeviremeyen Euro Bölgesi üyeleri için yaprak dökümü zamanı geldi, bu durumu terse çevirmek pek olası görünmüyor. Ortada kalıcı çözüm yok, Euro Bölgesi risklerini azaltmak için son bir fırsat var… Spekülatif atak sırasının nasıl değiştiği yakında anlaşılır!..

ABD’de borçlanma tavanının artırılması konusundaki çabalar işe sonuçsuz kalmaya devam etti. Cumhuriyetçiler en ufak bir vergi artışını kabul etmediği gibi harcamaların dramatik bir şekilde kısılması ile bütçe açığının azaltılmasını şart koşuyor ve herhangi bir tavize yanaşmıyor. Deyim yerinde ise maliye politikasının sıkılaştırılmasını ve bütçenin küçültülmesini istiyor, yönlendirmenin ise sadece para politikası ile yapılmasında ısrarlı görünüyor! Mevcut koşullarda bu stratejinin ABD’deki durgunluğu derinleştiğini görmüyor veya radikal çizgide olduğu için şimdilik dile getirilmeyen siyasi talepler için uygun ortam yaratmaya çalışıyor olabilirler. Önümüzdeki haftada durum değişmez veya Obama, cumhuriyetçilerin tüm şartlarını borçlanma tavanının artması adına kabul etmek zorunda kalır ise ortalık karışmaya başlayacak. Kredi değerlendirme şirketlerinden önce piyasaların risk algılaması olumsuz yönde derin dalışa geçebilir.

Cumhuriyetçiler, 1995 sonrasında ABD’de ve küresel düzeyde işlerin nasıl döndüğünün ya farkında değil ya da açıkça dile getiremedikleri aşka amaçları var!.. Friedman’ın para politikası konusundaki görüşlerinin ne zaman ve neden gündemden düştüğüne bakmalarında bir yarar olabilir, ancak sonuç değişmeyebilir.

Yabancı yatırımcıların ülkemizdeki tercihleri ve bunların dolaylı sonuçları küresel belirsizlik konusunda genel bir fikir verebilir. Ülkemizde ve küresel düzeyde hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Sistemik risk artıyor, beklentiler yolu ile günü kurtarmak ve çözümsüzlüğü çözümmüş gibi pazarlamak zorlaşıyor. Türkiye ekonomisi de daralacak ve bu durumun sektörler üzerindeki etkisi borçluluk durumuna göre farklılaşacak gibi görünüyor. Bu koşullarda ava çıkanlar av olmaktan kurtulamayabilirler…

Yorumunuzla Bu Yazıya Katkıda Bulunun

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir