Çetin Ünsalan – İstismar

İstanbul Sanayi Odası Başkanı Erdal Bahçıvan, reel sektörü istismar etmeyen finansal bir sistem istediklerini söyledi. Bankacılık sektörünün yıllardır reel sektöre kaşı olumsuz tavır takındığını biliyoruz. Ama bugün geldiğimiz noktada kredi vermemeyi istismar olarak nitelendirmek biraz topu taca atmak oluyor.

Meseleyi bu noktaya getiren, yanlış ekonomi politikalarıyla Türkiye’yi üretimsiz bırakan iktidarı eleştirmemek adına bugün bankalara yüklenmek çok etik bir davranış biçimi olmuyor. Yıllar içerisinde bunları dile getiren İTO’da Mehmet Yıldırım, ATO’da Sinan Aygün, İSO’da Tanıl Küçük gibi isimleri eleştirmediniz mi?

Bu isimler yıllarca firmaların faaliyet dışı karlarının büyük bir problem olduğunu, tüketime yönlendirilen kredilerin reel sektöre verilmediğini söylediğinde sahip çıktınız mı? Bırakın sahip çıkmayı, ağır bir biçimde neredeyse iş bilmezlikle suçlandıkları dönemler olmadı mı?

Eğer ortada bir istismar varsa, o bugün olmadı. Yıllarca bankacılık sektörünün dirsek göstermesine iktidar korkusundan başını çevirip, ithal ikameli bir ülke yaratılırken neredeydiniz? İnsanlara salt tüketim için kredi verilirken, üreticinin yurtdışından borç para bulmak için kapı kapı dolaştığı günlerde neredeydiniz?

Bugün gelinen noktada vatandaş 600 milyar TL’ye yakın borçluysa, reel sektörün milyarlarca dolar borçlu duruma geldiyse, Türkiye’nin pozisyon açığı 390 milyar dolara ulaştıysa, ülkede 28 milyon icra dosyası varsa, bundaki en büyük istismar yanlışa yanlış diyemeyen reel sektör temsilcileridir.

Üyeleri kıvranırken, halen her şeyin yolunda olduğunu söylemek, doğruya doğru denilebildiği kadar, yanlışa yanlış diyememek istismar değil midir? Bankacılık sektörünün yıllar içerisinde yabancılaşmasına göz yummak, Cumhuriyet değerleriyle üretilen tüm kurumların arsaları bonus olacak şekilde özelleştirilmesine başını çevirmek istismar değil midir?

Evet bugün geldiğimiz noktada bankacılık sisteminin reel sektörü finanse etmediği ya da edemediği doğrudur. Bunda reel sektörün bilançolarındaki anormal bozulmalar kadar konuşmadığınız bir gerçek daha var.

Özel sektör dediğimiz yapı iki başlıktan oluşur. Bunlardan birincisi reel sektör diye nitelendirdiğimiz kesimdir; ikincisi de finansal kesim. Eğer sermaye sıkıntısından ve borç çevirmedeki problemlerden bahsediyorsak, finansal kesimin bir yıl içerisinde bulması gereken para, reel sektörün bulması gerekenden neredeyse 20 – 25 milyar dolar daha fazla.

Yani teknik olarak ortada bir fark yok. Yıllarca yeni sendikasyona çıkarken, aldıkları sendikasyonun önemli bir bölümünü borçtan düşüp kalan üç kuruşu getirerek, tamamını borç yazan bankacılık sisteminin geldiği durumu ve bunun nedenlerini konuşmamak istismar değil midir?

Nitekim durumları o kadar sıkıntılı ki, arka arkaya uluslararası kredi derecelendirme kuruluşlarının gerek alacakların tahsil açmazı, gerekse de döviz borçları gerekçesiyle not düşürümüne muhatap oluyorlar. Sorunları aşacaksak gerçekleri konuşalım. Ekonomiyi yöneteni eleştirmemek için birbirinizi suçlayacaksanız, bu ülke daha çok fatura öder.

[email protected]

Yorumunuzla Bu Yazıya Katkıda Bulunun

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir