Çetin Ünsalan – Aynı safta olanlar

1 Mayıs deyince iki önemli kavram ortaya çıkıyor: Emek ve dayanışma… Adı, sırf işçi vurgusu olmasın diye değiştirilen bu bayram hakkında bilhassa 2008 krizinden beri bir gerçeği anlatmaya çalışıyorum.

 

Birilerinin niyeti isim değiştirerek konu saptırmak olabilir. Ama bozuk saat bile günde iki kere doğruyu gösterirmiş ya, farkında olmadan gerçek zemini oluşturuverdiler. Kimilerine ters gelebilir, ama ideolojilerle değil, gerçeklerle sürece yaklaşmamız gereken bir ortamdayız.

 

Türkiye’nin bu bayramını sınıfsal düzeyde okumak, bugün için hatalı bir yaklaşımdır. Çünkü artık Türkiye’de bir sınıftan bahsedilecekse, iki ayrı kutup olduğu tespitini ortaya koymak gerekiyor. Üretim ekonomisine inanlar ve kumar ekonomisine inananlar.

 

Bugün konuyu salt sınıfsal bazda ele almak, orada çok büyük sorunlar olduğu tespitini de ortaya koymak kaydıyla, batan gemide kimin hangi kamarada kalacağını tartışmaya benzer. Çünkü Türkiye, tüm dünyada yaşandığı gibi, bugün daha büyük bir tehlikeyle karşı karşıya…

 

İşine emek veren sanayiciden esnafa, tüccardan memura, işçiden emekliye herkes aynı saftadır. Bir tarafta döviz, faiz, borsa üçgeninde Türkiye ekonomisini uçuruma sürükleyenler, kazanç için üretimi yok etmeyi bile göze alanlar varken, bu sınıfların üretim ekonomisi başlığı altında birleşmesi gerekiyor.

 

Kuralsızlığın, yandaşlığın, göstermelik işletmeler üzerinden rant peşinde koşmanın, kumar ekonomicilerinden farkı yoktur. O yüzden meseleyi doğru okumak gerekir. Ben bir şirkete sahip olup, iki tane de makine alandan değil, sanayici zihniyetinde gerçekten ekonomiye inananlardan bahsediyorum.

 

Bu 1 Mayıs’ta ve sonrasında, diğerini ötelemeden hayata emek verenlerin dayanışmasına şahit olmamız gerekiyor. Çünkü ülkede bu dilimde, hiçbir kesim hakkının karşılığını alamıyor. Sadece alamamak değil, yok olma tehlikesiyle burun buruna yaşıyor.

 

Siftah yapmadan dükkânını kapatan esnafın, aybaşında maaşını alamayan işçiden ne farkı var? İşçi maaşlarından vergiye ödeme güçlü içinde gizli iflasta fabrikasını ayakta tutmaya çalışan sanayicinin sürgün korkusu içinde yaşayan memurdan ne farkı var?

 

İş kazası denilen cinayetlere kurban edilenlerin kelle koltukta taksicilik yapandan ne farkı var? Hangi hasta yakını saldıracak diye tedirgin hayat kurtarmaya çalışan doktorların adı sözleşmeli olan taşeron öğretmenlerden ne farkı var? Örnekleri arttırmak mümkün…

 

Ama önce şunu anlayalım. Bu ülkenin üretime değer verenleri, emekleriyle hayat mücadelesine girişenleri, çalışanları patronları, memurları işçileri hepsi bir araya gelip ortak bayram yapabilirse, yarın için umutlanabiliriz.

 

Elbette bu alanlar arasında çıkar çatışmaları vardır. Ama önce gemiyi batmaktan kurtaralım. Sonra şüphesiz herkes kanunun kendisine verdiği haklarla kendi içinde de mücadelesini sürdürsün. Fakat bu birliktelik sağlanamazsa, gün gelecek bir hak mücadelesi yapılacak fabrikalar, işyerleri ya da çalışanlar kalmayacak.

 

Sıklaştırın safları… Mücadeleniz kumar ekonomisiyle olsun.

[email protected]

Yorumunuzla Bu Yazıya Katkıda Bulunun

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir