Çetin Ünsalan – İstihdam seferberliği

Cumhurbaşkanı Erdoğan ‘istihdam seferberliği’ çağrısında bulundu. Açıkçası son dönemde duyduğum en aklı başında gündem başlığı… Türkiye’de görüşü ne olursa olsun herkesin bu konuya kafa yorması, çözüm çareleri araması gerekir.

Gündem başlığının hakkını teslim ettikten sonra gelelim gerçeklere… Çağrı ne? “Bu sefer işsizliği gümbür gümbür çökerteceğiz.” Güzel… Peki nasıl? Cumhurbaşkanı onun da yanıtını veriyor: “ne yapıp edip, eleman alımlarında mart sonuna kadar ciddi bir dönüşüm yakalamalıyız.”

Tamam… Nasıl? Yine herkes yanına bir kişi alsın talebi… Daha önceki yıllarda bu mesele yine gündeme gelmişti. Bir uçakta, Başbakan’dan TOBB Başkanı’na gelen istek, TOBB Yüksek İstişare’de tartışılmış, yüzde 90’ını aşkın bir sonuçla kabul görmemişti. Sonra da TOBB’un 16 tane şirketine Maliye ziyarette bulunmuştu.

Şimdi yine adres TOBB ve bu sefer Ekonomi Şurası… Bu sefer yanıt ne olacak bilmiyorum ama dert vurguda belirtildiği gibi istatistikleri aşağı çekmekse, onu TÜİK büyük bir maharetle yapıyor. En azından iş bulmaktan ümidini kesenleri işsiz saymıyor. Geri kalan işsizlere de genel sağlık sigortası primi çıkararak, kendilerine karşı ne derece hassasiyet taşıdığımızı fiilen sergiliyoruz.

Tekrar başa dönersek; bence de Türkiye’nin bir numaralı gündeminin işsizlik olması gerekir. Çünkü bu gerçek illegaliteden dağılan ailelere kadar tüm olumsuzlukları besleyen başlıca faktör. Bu bakımdan Cumhurbaşkanı’na katılıyorum. Ama yöntem bu değil.

Birincisi bizim birilerine bir şey ispatlamak derdimiz olmamalı. Yani istatistikler üç gösterse ne olur; 10 gösterse ne olur? Gerçekten istihdamı arttıracak, işsizliği engelleyecek niyetlerin içine girdiysek; firmaların şu an mevcut çalışanlarını bünyede tutmak için ne mücadeleler verdiğini de görmemiz gerekiyor.

Türkiye’de işsizliği engellemek istiyorsanız; böyle söylemlerle ortaya çıkıp, hayata geçmediğinde de ‘iş dünyasını suçlanacak’ pozisyona düşürürseniz, ayıp olur.

Eğer işsizlik düşsün istiyorsanız, önce sağlıklı bir ekonomik envanter yaptırın. Türkiye’nin yurtdışından ithal ettiği ürünlerin ne kadarının yerli olarak tedarik edilebileceğini ortaya çıkarın.

Sonra yasakçı zihniyetle değil, yerli ürün seçimini teşvik edecek metotlarla uygulamaları devreye sokun. İçte yerli malı güçlendirin. Sonra dış siyasette yapılan yanlışları görüp; komşularla barışmanın yollarını arayalım.

Yetmez… En büyük müşterimiz AB ile yeni müşteri bulmadan yerli yersiz didişmeleri bırakıp, bir konuda tepki gösterdiğimizde ciddiye alınmayı sağlayın. Çünkü iş yoksa, istihdam da yok.

Asgari ücretten başlayarak, maaşların üzerindeki aşırı vergileri aşağı çekin. Yani cezalandırmak yerine, insanların maliyetini azaltarak, daha çok kişiyi çalıştırmasına ortam hazırlayın. Artık rakamlarla ve istatistiklerle uğraşmaktan da vazgeçin.

Zira işsizlik bir rakam değildir. Açlıktır, çaresizliktir, fakirliktir, dağılan aileler, ödenemeyen borçlar, aranamayan haklardır. Yani bir istatistik problemi değil, insanca bir sorundur. Bu ve benzeri başlıkları açmadan söylemle iş bitirilemediğini kaç kere öğreneceğiz?

[email protected]

Yorumunuzla Bu Yazıya Katkıda Bulunun

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir