Enflasyonlu Yaşama Alışmak!..

Küresel düzeyde parasal genişleme ile başta petrol olmak üzere emtia fiyatları arasındaki tüm çabalara rağmen kurulamayan ilişki sistemik riski artırmaya devam ediyor. Toplam talep daralmasın, işsizlik kontrolsüz bir şekilde artmasın ve kredi krizi dönmesin diyerek parasal genişlemeye gidiliyor, fakat enflasyon baskısının ortaya çıkması önlenemiyor. Beklentileri yönlendirerek durumu olduğundan farklı gösterme girişimleri ise kısa vadeden öteye işe yaramıyor. Bu aşamada sormak gerekiyor. Libya istikrara kavuşsa, İran nükleer güç olmaktan vazgeçse ve Suudi Arabistan üretimini artırsa petrol fiyatı geriler mi? Elbette geriler, fakat parasal genişleme devam ettiği sürece bu durum kalıcı olamaz.

Bir ülkenin parasının değeri, arkasındaki varlıkları değeri ile ilgilidir. Örneğin ABD Merkez Bankası kısa vadeli para arzını sabit tutsa ve parasal genişlemeden kaçınsa bile daha önce piyasaya sürdüğü likiditenin karşılığındaki varlıklar değer kaybediyor ise doların satın alma gücü de azalır. Herhangi bir Merkez Bankası’nın bilançosu büyür iken aktif kalitesi olumsuzlaşıyor ise, söz konusu paranın değer kaybetmesi kaçınılmazdır; gereken ölçüde pozitif reel faiz vererek söz konusu likidite sterilize edilir ise değer kaybı ve enflasyon baskısının artması bir süre geciktirilebilir. Fakat negatif reel faiz söz konusu olur ise itibar kaybı önlenemez. Bugün için ABD, AB, Japonya ve İngiltere merkez bankaları için benzer eğilimlerin söz konusu olduğunu görüyoruz. Bilançoları büyüyor, aktif kalitesi düzenli olarak bozuluyor ve gevşek para politikası uygulayarak negatif reel faiz öneriyorlar. Hal böyle olunca söz konusu paraların birbirine karşı değerinin ne olduğu önemsizleşirken enflasyon baskısının artması kaçınılmaz hale geliyor. Bunları bankaları kurtarmak, kötüye gidişi durdurmak için yapıyorlar, bir anlamda yanlış yapanları ödüllendirerek sadece kısa vadede günü kurtarıyorlar.

Durum böyle olunca hiçbir şey eskisi gibi olamıyor. Tutarlı davranan bireyler parasal genişlemenin kronikleştiği ekonomilerin riskinden uzak durmaya çalışıyor, tercihlerini farklılaştırıyor, kazanmaktan çok kaybetmemeye odaklanıyor ve buna uygun seçenek arıyor. Stok şeklindeki tasarrufların tercihinde yaşanan farklılaşma olumsuz dalgalanmalar yaratıyor ve güven bunalımı derinleşiyor. Bu süreçte sorunların daha da ağırlaşması önlenemiyor, içine girilen kısır döngüden çıkılamıyor.

Bugün petrol başta olmak üzere emtia fiyatlarında yaşanan yükseliş, arz daralması veya talep artışından çok alımda kullanılan paralara yönelik güvensizlikten kaynaklanıyor. Parasal genişleme ve buna eşlik eden yaklaşımlar kronikleştikçe söz konusu ekonomiden ve paradan kaçış dalgalı bir şekilde artıyor. Bu süreçte vazgeçilemez nitelikteki petrol gibi temel ürünlere yönelik ilgi artıyor ve enlasyon baskısı kendisini hissettiriyor. Karşılıksız para basmanın doğal sonucu er geç açığa çıkıyor, güvensizliğin artması ve istikrarsızlığın büyümesi önlenemiyor.

1995 sonrasında küresel ekonominin dengesi bozuldu. 2002 sonrasında parasal genişleme ve aldığı borçları geri ödemeyecek olanları kredilendirerek, kriz ötelendi. Parasal genişleme ve negatif reel faiz hem menkul ve gayrimenkul, hem de emtia fiyatlarını balonlaştırdı, sorunlar iyice ağırlaştı. Bugün ise hem aynı yanlışlara devam ediliyor ama emtia fiyatları yükselmesin, enflasyon baskısı olmasın isteniyor! Sormak gerekiyor, 2002 sonrasında gelişmiş ekonomilerden gelişmekte olanlara yönelik sermaye akımlarının geometrik bir hızla artması sebepsiz mi idi?

Parasal genişleme ve negatif reel faiz nakitte kalmayı cezalandırıyor, gelişmekte olanlar ise ağırlaşmış sorunları nedeniyle seçenek olmaktan çıktıkça altın ve petrol gibi emtialara olan ilgi artıyor. Artan enflasyon baskısı karmaşa ardına gizlenen gerçeği açığa çıkarıyor. Gelişmiş ekonomiler aşırıya kaçan oranda karşılıksız para basmasa, petrol de yükselmez, enflasyon baskısı da olmazdı… Kurtarılacak ülke ve banka sayısı arttıkça paraların satın alma gücü eriyecek, enflasyon baskısı tırmanışını sürdürecek.

Bugünün tercihleri 1980’lerin tam aksine enflasyonisttir ve her şeyin sancılı bir şekilde değişmesi kaçınılmazdır ve durgunlaşma kalıcıdır.

Yorumunuzla Bu Yazıya Katkıda Bulunun

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir