Çetin Ünsalan – Gelişin buysa…

2015 yılının son günlerinde beklenen haber geldi. Asgari ücret bin 300 TL oldu. Elbette 9,7 Milyar TL olduğu belirtilen kamu payı gerçekten ödenecek mi; bilemiyoruz. Ama bildiğimiz bir şey bu iyileştirmenin sadece bir yıl için geçerli olacağı.

 

TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, çalışanın daha fazla para almasından memnuniyet duyacaklarını, bununla birlikte asıl sorunu, istihdam üzerindeki vergiler bakımından dünya şampiyonu olmamız şeklinde gösterdi. Yaşam mücadelesi veren reel sektörün tek beklentisi ise, bu oranın rakiplerle eşit seviyeye getirilmesi…

 

İşveren cephesinde durum bu da, asgari ücrete hak kazananda durum ne? Orası yeni yıla tam şenlik ile başladı. Hani fıkrada anlatılır ya:

 

“Bir deli kahveye girip; dört şeker ve bir çay istemiş. Aradan dört dakika geçince 4 şeker daha alıp, alamayacağını sormuş. Çaycı ‘beyefendi neden çok şeker atıyorsunuz’ deyince; deli biraz da sinirlenip söylenmiş: Görmüyor musun? Hepsi eriyor.”

 

Üstelik sonuç fıkradaki gibi şekerli değil; sonuçları çok acı. Eğer bir işiniz varsa, maaş alabiliyorsanız, aldığınız maaşa ufak bir ihtimal olsa da hükümetin gerçekle ilgisi olmayan enflasyonu oranında zam yaptılarsa veya asgari ücretle çalıştığınızdan dolayı bin 300 rakamı elde ettiyseniz; geçmiş olsun.

 

2016 yılının gelişi zam yağmuruyla başladı. Herkes tütünlü mamulleri ya da içkiyi konuşuyor ama bu işin reklam tarafı. Cep telefonu alırken ödediğiniz vergiden elektrik faturanıza kadar her şey zamlandı.

 

Dünyada petrol fiyatları düşerken bile, pompa fiyatı düşürmeyi beceremeyen, gerekçesi de vergi olan bir ülkenin hortumlanan vatandaşları olarak, yeni yıla yepyeni zamlarımızla girdik. Şimdi diyebilirsiniz ki; ‘en azından maaşım var. Hatta bin 300 TL asgari ücretim oldu.’

 

Açlık sınırı bin 400 TL olan ülkede bin 300 TL’ye seviniyorsanız ve patronlarınız da yine iktidarın acımasız vergi sevdası yüzünden sürünüyor; size bunu havuç olarak uzatıyor, diğer cebinizden de alıyorlarsa ve filmin sonunda hem işveren ve hem çalışan kaybediyor, ödenen vergilerin de denetimi yapılamıyorsa bence iki kere düşünün.

 

Elbette tüm bu olasılıklar bir işinizin olduğu varsayımıyla geçerli. Çünkü 2016 yılının hemen başında önce dış ticaret rakamları, ardından da ihracat rakamları açıklandı. Her ikisinde de dramatik bir düşüş var ki, iç piyasanın da yaprak kıpırdamaz fotoğrafıyla birleştiğinde bin 300 TL asgari ücreti olan ülkenin, işsiz vatandaşı olmaya adaysınız demektir.

 

Ardından gelsin ödenemeyen borçlar, faturalar, temel ihtiyaçları bile karşılayamama hali. Enflasyon mu dediniz? Hiç biri gerçeği yansıtmıyor olsa da, bence siz takılmayın bu oranlara. Ne diyor Prof. Dr. Osman Altuğ? İşsiz adamın enflasyonu kaçtır? Yüzde 100.

 

Ne garip değil mi? Hem dünya ortalamasının kat be kat üzerinde vergi ödeyen işveren ve vatandaşa sahibiz; hem de kimse bunun hesabını sormak için ağzını açamıyor. Şüphesiz bu daha 2016’nın gelişi… Şimdi hep beraber gelişi buysa, gidişi ne olur; onu düşünelim.

 

[email protected]

Yorumunuzla Bu Yazıya Katkıda Bulunun

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir