Kazım Çiloğlu – Horozlar Anlar mı?

Yılarca süre gelen ileri saat uygulaması güya kalkacaktı!

Görünen o ki bu yılda Mart ayı sonunda bir gün gecikme ile saatlerimiz bir saat ileri alınarak yaz saati uygulamasına geçilecek.

Bu şekilde muhtemelen 988 milyon kilovat saatlik bir elektrik enerji harcamasında azalma, 132 milyon TL civarında maddi bir kazanıma sebep olacak gibi.

Yani? Tüm yaz sezonu ve sonbaharın ilk iki ayı da dâhil yedi ay boyunca toplam kazanım 132 Milyon TL(!) Üstelik bu tasarruf var sayım hesaplarına dayanıyor. Çünkü bu güne değin uygulaması ve deneyimi olmayan bir durumdan bahsediyoruz.

Acaba bu kazanım, tam anlamı ile bir tasarruf mu, yoksa başka yönlü bireylere ek bir harcama olarak geri mi dönüyor?

Öyle ya(!) saatler neden bir saat ileri alınıyor?

Gün ışığından daha çok faydalanarak elektrik enerji sarfiyatını azaltarak, kamu ve sanayinin enerji yükünü hafifletmek için değil mi?

O halde buna katkı yapmak içinde insanlarımız, özelliklede çalışan kesim, yataklarından daha erken kalkmış oluyorlar.

Genelde bu kalkışlar sabahları, beş iken dört, altı iken beş, yedi iken altı gibi daha karanlık döneme yöneliyor ve kişi bazında aydınlatma giderlerinde artışa neden olmuyor!

Aynı kişiler akşamları evlerine bu sıcak mevsimde bir saat daha erken gelme zorunda kaldıkları için klima kullanım sürelerinde ki artı elektrik giderleri ise işin bir başka tarafı..

Elbette bizim toplumumuzda ve ekonomik yapımızda, bireysel giderler o kadar önemsenmiyor(!) önemli olan kamu ve büyük sermaye ve sanayinin giderleri ve bu bağlamda enerji tasarrufu sağlamak, barajlarımızın su seviyelerini korumak ve yabancılara bu yönde aktarılacak döviz çıkışlarını azaltmak.

Demek ki, yetmişi iki milyon insanın yedi ay boyunca bir saat önce kalkması ve biyolojik dengelerinin bozulması o kadar da önemsenmiyor. Ama neden bu yılki ileri saat uygulaması bir gün ertelendi derseniz? Sebebi her şeyi açıklıyor.

Sınava gireceklerin, biyolojik dengesizliklerden etkilenmesini önlemek(!)

O halde bu değişikliğin birey üzerinde, bedensel ve ruhsal açıdan olumsuz etkileri olabiliyor..

Bizim gibi gece, gündüzün ve dört mevsimin çok dengeli yaşandığı bir ülkede, böyle ekonomik önlem almaya gerek var mı? Topu, topu yedi ay süresince kişi başına yapılacak 180 kuruşluk bir tasarruf için, neden yetmiş iki ya da son sayımlara göre yetmiş dört milyonu aşan insanlarımızı, sabah bir saatlik uykularından mahrum bırakıp,  ruhsal ve bedensel dengelerini bozuyoruz?

Acaba? Horozlar, tüm bu rakamsal, ekonomik, ruhsal ve bedensel verileri dikkate alıp, sabahları, ileri saat uygulamalarını umursamayıp, kendi bildikleri vakte göre ötüyorlar?

Diğer yandan, Tüm Telekomünikasyon İş Adamları Derneği (TÜTED), ‘’Saat ayarlarını otomatik yapan Telekom şirketleri, uluslararası işlemlerde bulunan bankalar, taşımacılık ve hava yolu şirketleri, saat ücreti hesaplaması yapan üretim tesisleri ve kişisel ajandalarında aksaklık yaşamak istemeyen bireylerin tedbir alması gerektiği bildirildi. Her yıl otomatik olarak yapılan bu geçişin elle (manuel) yapılma gereği, organizasyonlar açısından oldukça külfetli olabilir. Uluslararası platformlarla aramızda ortaya çıkacak takvim farklılığı çeşitli karışıklıklara yol açabilir.” Diye uyarıyorlar…

Sonuç olarak;

Doğa dengesine karşı alınacak ekonomik önlemin kazanımları, kaybettirdiklerinden üstün olmalıdır ki iktisadi bir amaca hizmet etmiş olsun.

Bizim ülkemizde yaz saati uygulaması, kurumsal enerji giderlerini bir nebze olsun azaltırken, bireylerin evlerinde ki günlük harcamalarını arttırmaktadır.

”Bu yazımı 10 mart 2011 tarihinde enerji bakanının açıklamaları üzerine, kaleme almıştım.

O günden bu güne, horozların dik duruşları(!) devam ederken, biz aboneler ise hala kayıp kaçak ve bir sürü ek katkıları kuzu kuzu ödemeye devam ediyoruz.

Horozlanmak(!) her babayiğidin harcı değildir hele son yasalardan sonra?”

 

 

Yorumunuzla Bu Yazıya Katkıda Bulunun

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir