Çetin Ünsalan – Kasa çalışandan BESlenecek

Bireysel Emeklilik Sistemi’ne bir güvence olarak dahil olabilir misiniz? Bana kalırsa çok ciddi açmazları var ama yine de kişisel tercihtir. Fakat bunu mecburi bir tasarruf, işe girenden zorunlu kesinti ve inisiyatif dışına taşırsanız durum değişiyor.

 

Paraya sıkışan iktidarın, fonlar üzerinden vatandaşın cebinde kalanın ötesine geçip, nafakasına göz diktiği ortada. Hatta bu işin uzun vadede emekliliği de kapsayacak bir biçimde sosyal güvenlik sistemini tamamen özelleştirmeye sürükleme niyeti de belli oluyor.

 

Bir dönem AIG’ye satış çok konuşulmuş, bunun sakıncaları da uzmanlar tarafından ortaya konulmuştu. Fakat adım adım kıdem tazminatlarını fona devretme hedefiyle başlayan, ardından zorunlu tasarruf adı altında insanların maaşından kesinti yapılmasını öngören düzenleme niyeti neredeyse ortaya çıkardı.

 

Şimdi torbaya atılan madde ile bu düzenlemenin önü açılıyor. Fakat bir de şart getiriliyor. Önce devletin bu tasarruf (!) eğilimini desteklemek için fon ayırdığı belirtilse de sonuç alınamayınca, yeni hesaplar yapılmaya başlandı.

 

Çünkü istatistikler gösteriyor ki, sisteme giren kısa süre içinde kaçıyor. Meclis’teki torba yasaya atılan düzenlemeyle, devlet desteğine 10 yıl paraya dokunmama şartı getiriliyor. Bu süre içerisinde devletin sizi gerçekten destekleyip, desteklemediğini anlamanız çok mümkün değil.

 

Fakat 10 yıl şartının anlamı şu: Parayı yatırın ben yiyeceğim. İnsanların geçinemediği bir ülkede, maaşından zorunlu olarak kesinti yapıp, bunu da alternatif bir güvence değil, sistemin kendisi haline getirmeyi amaçlıyorsanız, kendi vatandaşınızı soyacaksınız demektir.

 

Yani tüyü bitmemiş yetim edebiyatı yapanlar, üç kuruş kazanan insanların boğazından geçen lokmaya göz dikti. Ne yazık ki bunu da ‘sizi düşünüyoruz’ kisvesi altında yapıyorlar. Özel bir poliçeyi devlet desteğiyle pazarladılar; şimdi zorunluluk haline getiriyorlar.

 

Bir tarafta sıkışan sigortacılık sektörüne poliçe yaratıyorlar, diğer tarafta kalıcı yüklerinden (!) kurtulmaya çalışıyorlar; öte yandan da toplanan parayı bildiğiniz saçmalıklarla dolu projelerin finansmanı için kullanmaya niyetleniyorlar.

 

Şunu tekrar hatırlatayım: Vatandaş yük değildir. Devleti yöneten iktidarlar, o vatandaş için vardır ve memuru olduğu insanları özel sektöre satıp, nafakasından geçim sağlamaya kalkışanlar, Türkiye gerçeklerinde belki hukuk önünde değil, ama tarih önünde hesap verecekler.

 

Ülke İsrail ile barıştı mı? Pazarlamayı bir kenara bırakıp, koşullarını öğrenmeden bunu bilemeyiz. Rusya ile gerçekten flört ediyor muyuz? Gaz rekabeti içerisinde İsrail- Rusya – Körfez gazı çelişkilerini okumadan yapılan hamlenin sonuçlarını tahmin etmek kolay değil.

 

Ama görüntü şu: Bu gürültü içerisinde, yine arkadan dolanıyorlar ve insanların konsantrasyonu buraya odaklanmışken, yine cebimizden bir şeyler gidiyor. Diğeri sonuç verir mi? Umarım samimidirler ve umarım yeni tavizlerle masadan kalkmıyorlardır. Malûm söz  konusu kişiler saflıklarıyla ünlü.

[email protected]

“Çetin Ünsalan – Kasa çalışandan BESlenecek” ile ilgili 1 yorum

  1. Bir ekonomistten, köşe yazarından böyle bir yazı okumak beni çok şaşırttı. Gençlerin deyimiyle “dumura uğradım”. Neymiş efendim devletin kasası boşalmış da BES’i (bireysel emeklilik sistemi) zorunlu hale getirerek çalışanlardan toplanan parayla devleti harcamaları karşılanacakmış. Eski bir bankacı ve yine eski bir sigortacı olarak hele hele 4 yıl maliye okumuş bir insan, kendi çapında bir ekonomist olarak okuduklarımdan hayrete düştüm. Bu kadar cehalet ancak okumakla olur diye bir söz vardır. Burada cehalet de yok. Tamamen artniyet var. Muhalefet olayım da nasıl olursa olsun mantıksızlığı. (mantıksızlık diyorum, çünkü bu yazılanların mantıkla uzaktan yakından ilgisi yok). BES sayesinde dünyadaki tüm gelişmiş ülkelerde ciddi fonlar birikmiş durumda ve bu fonların önemli bir bölümü devletin iç borçlanma araçlarına yönlendirilmektedir. Bu da oldukça mantıklıdır. Zira devlete verilen iç borç hem güvenli oluyor hem de stabil üzerinde getiri sağlamaktadır. Devlet de bu fonlardan borçlanarak hem dış piyasalardan borç almak durumunda kalmamakta hem de ülkenin fonları ülke içerisinde kalmaktadır. Böylece ülkede dövizdeki veya sıcak paradan kaynaklanan gereksiz git-gel durumlarında ülke ekonomisi çalkantılara girmekten kurtulmaktadır. Daha çok şey yazacağım da, işi gücü bırakıp bu artniyetli ve cehaleten zırvalamaya fazla zaman ayırmamaya gerek duymuyorum. Bu durum için iki kelime kullanacağım, cehalet (bilmediğini bilmemek) ve artniyet (muhalefet olsun da nasıl olursa olsun). Yazık, çok yazıkkk…

Yorumunuzla Bu Yazıya Katkıda Bulunun

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir