Çetin Ünsalan – Şark kurnazı

Derebeyinin biri karşısındakine birden bire ‘bana borcun var’ demiş. Diğeri ne olduğunu anlamadan ödemediği zaman dilimini hesaplayıp faizi ve cezalarıyla birlikte ne kadar ödemesi gerektiğini söylemiş. Eğer ödemezse de kendi sınırları içinde hava alamayacağını belirtmiş.

 

Tartışma o kadar büyümüş ki derebeyi insafa (!) gelmiş. ‘Tamam, ana parayı öde, yeter’ diye buyurmuş. Bakmış adamda para yok. ‘Şimdiye kadar olanları affettim. Bundan sonra her ay bana 1 altın getireceksin’ diyerek garibi sevindirmiş.

 

Bu tip çelişkilerin sadece yazılmış hikâyelerde olacağını düşünürdük. Ama Türkiye’de iktidar bildiğiniz bu şark kurnazlığı içerisinde insanları zorluyor. Mesela akaryakıt fiyatlarıyla ilgili sürekli zam ve indirim haberlerini okuyorsunuz. Peşinen pompa fiyatına 5 kuruş zam yaptığını söylese tepki toplayacak.

 

Serbest piyasa fiyatları maskesi altında, dünyada petrol fiyatı düşerken ve pompa fiyatının yüzde 70’i vergi iken, önce 7 kuruş zam yapıyor. Ardından 2 kuruş daha zam geldiğini açıklıyor ve elbette müjdeyi de geciktirmiyor. Ertesi gün 4 kuruş indirime sevinmenizi istiyor. Sistem yıllardır hiç değişmiyor.

 

Yine sosyal güvenlik primleri… İşsiz insandan prim isteyecek kadar yüzsüzleşebilen ve halen sosyal devlet olduğunu iddia eden bir yaklaşım içerisinde, önce mümkün olmayan bir dilimde gelir testi istiyor; o rakama düşmemeniz için yanında oturduğunuz ailenizin sahip olduğu televizyonu bile zenginlik sayıyor, faiziyle size borç çıkarıyor; sonra affettiğini söyleyip ‘ama bundan sonra ödemen gerekir’ diyor.

 

Geliri olmayan kişiden para ödemesini beklemeye mi yanarsınız; büyüklenme içerisinde af çıkardığını söyleyip, olmayan bir borç yaratmasına mı? Nitekim şimdi Ekonomiden Sorumlu Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, işsizlere yeni bir tehdit mekanizmasını daha duyurdu.

 

Bundan sonra işsiz olup, işe girenlere Bireysel Emeklilik Sigortası satılacak. Özel teşebbüsün faaliyet gösterdiği bir alanda, devletin bu yolla fon toplama kurnazlığına mı üzülmeli, yoksa insanların böyle bir mecburiyeti yokken, işsiz kalmamak için zorla bir ürün almak zorunda kalmasına mı?

 

Kabul ediyorum, Türkiye’de bununla ilgili yeni bir sistem kurulması gerekiyor; ama önce yaklaşım değişmesi şart. Nasıl bir sistem olabilir; önümüzdeki günlerde bununla ilgili alternatif bir öneriyi kaleme alacağım. Ama burada sadece birkaç örnekten yola çıktığımızda çok ciddi bir şark kurnazlığı ile karşı karşıya olduğumuzu anlatmaya çalışıyorum.

 

Dolaylı vergilerden muafiyeti olmayan vergi uygulamalarına, köprü geçiş ücretlerinden artık tek biletle yolculuk edilemeyen İstanbul gerçeğine her alanda görüyoruz ki, devlete hükümet edenler sürekli kandırarak bizden para alma derdinde.

 

O kadar ki sloganlaşmış haliyle yol, su, elektrik olsun diye vergi ödersiniz, yolunuzu, suyunu ve elektriğinizi alabilmek için ayrıca tesisat parası isterler. Daha da acısı alınan bu paraların nereye gittiğini gerçekten bilemezsiniz. Çünkü denetim yoktur. Niye olsun ki? Ne diyor Burhan Kuzu ‘oğlan bizim, kız bizim. Niye denetleyelim?”

 

Bizimki de terbiyesizlik. Sanki devletin gerçek sahibi vatandaşlar olarak bizmişiz gibi, geçici bir süre yetki verdiklerimizin, hülle yoluyla bizden para almasına bozulup, bir de bunların nereden kullanıldığını öğrenmek istiyoruz. Çok ayıp ediyoruz, çok…

 

[email protected]

Yorumunuzla Bu Yazıya Katkıda Bulunun

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir