Çetin Ünsalan – KOBİ borçları ve borcu kamulaştırma

Ekonomiden Sorumlu Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, küçük ve orta boy işletmelerin alacaklarının sigortalanması ile ilgili yeni bir sistemin kapıda olduğunun haberini verdi. Bu bir tarafta alacakların sigortalanması, diğer tarafta da borçların kamulaştırılması başlığını taşıyor.

Tam bir ateşten gömlek aslına bakarsanız. Neden iki anlama birden geldiğini açıklayacağım. Ama öncelikle şunun altını çizmek gerekiyor ki, bu yaklaşım piyasaların dönemediğinin, reel piyasaların tıkandığının ve alacak tahsilinde büyük sorunlar yaşandığının en üst perdeden kabulüdür.

Esasen ilk planda baktığınızda alacakların sigortalanması bakımından iyi niyetli bir atılım olduğunu söyleyebiliriz. Fakat ekonomide iyi niyet tek başına geçer akçe değildir. Şayet bunu belli bir program dahilinde yapmıyorsanız, ortaya çıkan sonuçlar ummadığınız sapmalarla birlikte daha büyük zararların önünü açabilir.

O zaman piyasanın gerçeklerine ve dünya çapında alacak sigortası yapan şirketlerin yaklaşımlarına bakalım. Dünya çapında sigorta şirketleri piyasalarda 180 gün vade sınırını tavan noktasına koyuyorlar. Bunun dışındaki tüm alacakları da adeta şüpheli olarak nitelendiriyorlar. Esasen bugünkü parasal fotoğraf ve ödeme güçlüğü gerçeği içerisinde 3 ay vadenin bile çok maliyetli olduğu ortada.

Peki Türk reel sektöründe vadeler ne durumda? 18 ay ile 24 ay arasında değişen, ortalama 20 aylık vadelerle mal satılıyor. Geleneksel sektörlerin bir çoğuna dışarıdan girişler söz konusu olmuş. Yani artık birbirini tanıyan insanların ticaret yaptığı bir gerçekle karşı karşıya değiliz.

Hemen akla gelebilecek soru şu: İnsanlar birbirine güvenmeden bu denli vadeyi nasıl açabiliyorlar? Tamamen çaresizlikten… Çünkü piyasaya yerleşen bu vadelerle mal satmayanın, pek de hacim yakalaması mümkün değil.

Artan girdi maliyetleri, bilhassa zorunlu ödemeler, sermaye kıtlığı evrakla dönen bir piyasa gerçeğini önümüze koyarken, batma noktasına gelen işletmelerin yarattığı haksız rekabetle nitelikli işletmeler hasar görüyor ve bunları da gelişi güzel teşviklerle batmaktan kurtarıyoruz.

Öyleyse reel piyasalarda büyük bir bozulma olduğunu görmemiz lazım. Şayet gerçek nitelikli işletmeleri tespit edemeden insanların borç alacak ilişkisine dahil olursanız, zaten kırılmış vaziyetteki ödemeler dengesini daha da büyütürsünüz.

Devlet garantisi kapsamında herkesin daha rahat mal verme eğilimini arttırdığınız anda, birincisi kötü niyetli kişiler bu oyuna daha çok dahil olur; ikincisi Hazine’ye devrolan görev zararları büyür; üçüncüsü de işini doğru yapanlara istemeden bir darbe daha vurursunuz.

Çünkü bu fotoğraf içerisinde alacağı garanti altına giren, piyasadaki iş hacmi daraldıkça fiyat rekabetine düşünmeden atılır. Ayrıca yarıya yakını kayıt dışı olan, cari hesapların resmi olmayan defterler üzerinden yürüdüğü, vadesinde ödenmeyen çek ve senetlerin, yenileriyle ve daha uzun vadelerle değiştirildiği bir sistemde kamunun dengesizliğini patlatırsınız.

Tüm bunları alt alta koyduğunuzda, böylesi bir sisteme geçerken verilmesi gereken yanıtlar var. Bunlardan birincisi uluslararası ortalama 180 gün iken 20 ay vadeli alacaklar sigortalanacak mı? Bu sigortalama yapılırken hangi kriterler esas alınacak? Genişletilen KOBİ tanımı penceresinden düşündüğünüzde, kamunun aldığı risk küçüklerin mi, holding görünümlü KOBİ’lerinki mi olacak?

Bugünkü fotoğraf içerisinde reel sektörün bu sigortaya ihtiyacı var. Fakat bunun eğitimi ve kurallarını ortaya koymadan, gelişi güzel ve piyasanın gerçeklerini tanımaksızın bu yola giriyorsanız, bunun finansmanını da açıklamanız gerekir.

Çünkü bir süre sonra reel sektörü ödememe gerçeğiyle karşı karşıya bırakır, yani yarı yolda terk ederseniz, hasar bugünkünden daha büyük olur. Tekrar altını çiziyorum. Şu an itibariyle sorun tespiti doğru. Belki yapılması gereken de bu. Fakat bunu ‘yaptım oldu’ diye bir yaklaşımla, popülizm çerçevesinde seçim odaklı yapamazsınız.

Gerçekten derdiniz reel piyasalara nefes aldırmaksa, iyi ile kötü ayıran, bir tür sübvansiyon olan bu hareketin doğru kanallara gitmesini sağlayan bir sistem içerisinde gerçekleştirmelisiniz. Ve gerekçenizi doğru açıklamalısınız. Zira bu gelişigüzel bir uygulamadan öteye geçmezse, tek bir anlamı vardır: reel piyasaların borçlarını kamulaştırıyoruz.

Bu da bir tercih, ama rastgele yapılabilecek bir hareket değil. Finansçı bilgisayarından bu hareketi yaparak sonuç almak şöyle dursun, kaş yapayım derken göz çıkarır ve piyasaları tamamen patlatırsınız. Benim önerim, iyi niyetli ortaya atılan bu hareketin geri çekilip, gerçekten doğru çalışılmış bir dersle ve gerçeklerle tekrar gündeme getirilmesidir.

Bunun en kestirme yolu da belli. Bu işi yapan alacak sigortası şirketlerini karşınıza alın, röntgeni onlara çektirin ve bilimsel bakımdan ‘olur’ aldıklarınızın ekstra vadelerine teminatçı olun. Elbette bunu da sonsuza kadar sürdüremezsiniz. Uygulamayı yaparken, piyasalardaki vadeleri anlamlı seviyelere çekmek için eylem planınızın da hazır olması gerekir.

Sözün özü şu: İhtiyaç açık; sorun büyük ama mesele seçim popülizmine kurban edilmeyecek kadar kritik ve bilinmezlerle dolu. Şayet iyi ders çalışarak müdahil olursanız, büyük bir belayı Türkiye’nin önünden kaldırırsınız. Aksi takdirde yepyeni bir belayı ülke ekonomisine hediye edersiniz.

[email protected]

Yorumunuzla Bu Yazıya Katkıda Bulunun

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir