Çetin Ünsalan – Ekmek, Berkin ve adalet

Ekmeğin namus olduğu bu ülkede, insanlar ekmek parası peşinde koşarken derdi evine bir somun ekmek götürmek değil midir? İşsiz de olsan, fakir de olsan, belki eve pirzola alamıyorsundur ama bir ekmek götürüyorsundur. Bütün mücadele de bunun için değil mi?

O babasının getirdiği para ile ekmek almaya gidiyordu… Dışarıda emir aldığı söylenen bir emniyet mensubu ile karşılaştı. Bir gaz fişeği isabet etti başına ve sonra ne olduysa oldu.

Tam 269 gün direndi 14 yaşındaki bedeni… Dayanamadı ve birilerinin siyaset yapmak uğruna, ülkenin gençlerine kimyasal atacak kadar gözü dönmüşken, işin çığrından çıktığı noktada kaybetti yaşamını…

14 yaşında bir evlat… Belki büyüyecek, hayalleri gerçekleşecekti. Ama şimdi hepsi, kullanımından icrasına her şeyiyle yanlış olan bir kapsülün ucunda yok oldu. O an çok önemli… Çünkü o an devletin devlet olması, eline silah verilen polisinin de olgun davranması gereken bir noktaydı. Olmadı…

Gencecik çocuklarla, hayattaki tüm tecrübesi ve bilgisi aldığı mesleki eğitim olanı karşı karşıya getirirseniz; birileri kendisini kolayca Rambo zannedebilir. Eminim ki orada tecrübeli ve gerçek bir mesleki eğitimle, hayatı da yaşamış bir polis olsaydı sonuç böyle olmazdı.

Ama bakın son dönemki olaylarda görev yapan polislere… Çoğu zaten çocuk yaşta… Leb demeden Çorum’u yakacak kadar duygusal, sosyoloji ve psikoloji eğitimi almamış, polisliği de emir komuta zinciri arasında gören bir yaklaşımda… Yazık değil mi hem bu çocuklara, hem de 14 yaşında hayatının baharında aramızdan göçüp giden Berkin’e… Tıpkı diğerleri gibi…

Söyler misiniz sizin ne farkınız var daha önce farklı görüşteki gençleri birbirine kırdıranlardan? Tek fark bugünkülerin bir tarafının belinde silah, elinde gaz bombası olması… Siz bu ülkenin gençlerini birbirine kırdırıyorsunuz.

Ekmek kutsaldır… Evlat da öyle… Ama her ikisinin de kutsallığını koruması için onların da üstünde bir adalet duygusu vardır… Koskoca bir teşkilatı suçlamıyorum. Berkin’e o fişeği atacak kadar kine bulanmış bir memur yarattığınız için suçu sizde buluyorum.

Daha da kötüsü; bu işin sebep olanını adalete teslim etmediğiniz için, benim emniyet teşkilatımı zan altında bırakmanız nedeniyle sizi kınıyorum.

Bir ülkede 14 yaşında bir çocuk ekmek almaya giderken, aslında onu korumakla görevli bir memur tarafından hayattan koparılıyorsa ve amiri konumundakiler, geçtim adaleti halen özür bile dileyemiyorsa, işte bu insanın boğazının düğümlendiği nokta olarak tarif ediliyor.

Siz; yani bu ülkeyi yönettiğini iddia edenler… Yaptıklarınıza bahane aramayın… Çünkü bulamazsınız. Neden biliyor musunuz? Türk adeti Şeyh Edebali ile şöyle oluşmuştur:

“Ey Oğul!

Beysin! Bundan sonra öfke bize; uysallık sana… Güceniklik bize; gönül almak sana… Suçlamak bize; katlanmak sana… Acizlik bize, yanılgı bize; hoş görmek sana… Geçimsizlikler, çatışmalar, uyumsuzluklar, anlaşmazlıklar bize; adalet sana… Kötü göz, şom ağız, haksız yorum bize; bağışlama sana… Bundan sonra bölmek bize; bütünlemek sana… Üşengeçlik bize; uyarmak, gayretlendirmek, şekillendirmek sana…”

Çakma Osmanlı hayalleri peşine düşeceğinize, Osmanlı’yı Osmanlı yapan Osman Bey’e verilen bu nasihatı okuyun. Daha da acısı bu nasihatın tek bir satırını bile hak etmemiş olmanıza yanın.

Bahaneniz olamaz… Siz de en az o fişeği atan çocuk polis kadar suçlusunuz. Çünkü ekmek yerde, Berkin toprakta, adalet de mazi de kaldı.

[email protected]

Yorumunuzla Bu Yazıya Katkıda Bulunun

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir