Çetin Ünsalan – Kamu bankaları ve finansman

Türkiye’de ekonomi yönetiminin en çok övündüğü konulardan biri olan bankacılık alanında finansman, aşırı borçluluk ve dolardaki yükseliş gibi etkenlerle arka arkaya kırılganlık uyarısı gelmeye başladı.

 

Aslında 2001 krizinden sonra bankacılıkta bazı düzenlemelere gidildi. Fakat süreç içinde işler o kadar çığırından çıktı, sıkıştıkça o kadar kötü kullanıldı ve kanunlara rağmen bankacılık şişmesine o denli müsaade edildi ki, yapılanların çoğu anlamsız hale geldi.

 

Yaşı müsait olanlar hatırlayacaktır, ülkemizde kamu kurumları için görev zararı denilen bir kavram vardı. Daha sonra yapılan düzenlemelerle bunun bir nebze önüne geçilmeye çalışıldı. En azından kağıt üzerinde… Zira ancak bu şartla sağa sola satmak mümkün olacaktı.

 

Fakat dünyada işlerin terse dönüp, finansal sıkıntı baş gösterdiğinden beri bankacılık üzerindeki deformasyonun boyutu büyümeye başladı. Esasen o güne kadar yurtdışından borçlanmaya aracılık eden bu finans kuruluşları, dünyada likiditenin azalmasıyla ve para gelişinin kesilmesiyle birlikte başka görevler üstlenmeye başladı.

 

Önce devlet teminatı verilmesine rağmen projelere dışarıdan kredi bulunamadı. Proje dediysem, tek bildikleri iş zaten rast gele inşaat yapmak. Sonra muhteşem (!) işlerine kredi vermesi için kamu bankaları baskıladılar. Zar zor, devlet garantisi vere vere, bankacılık kurallarını, finansal gerçekleri, fizibiliteleri zorlayarak kredileri verdiler.

 

O arada özel bankacılığa da salma çıkarıldı. 500 milyar dolar en fazla veren oldu. Dolardaki yükseliş ise durdurulamıyordu. Sonra Botaş piyasadan dolar talep etmesin diye, kamu bankaları bu ihtiyacı gidermekle görevli kılındı.

 

İlk hareket olarak doğruldu, ama sonuç vermesi zaten mümkün değildi. Merkez Bankası bankalardaki döviz hesaplarını da kendi kaynağı olarak gösterme yoluna girdi. Artık bahsi geçen rezervler, kamunun sahip oldukları değil, Türkiye’nin tamamının sahip olduğuydu.

 

Şimdi Merkez Bankası bir açıklama daha yaptı. Botaş talep etti, Merkez de kamu bankalarından döviz talebi için çalışma yapmaları isteğini iletti. Fakat toplam rezerv hızla erimeye devam etti. Ayrıca kullanılabilir rezervin, yani müdahale etme yeteneği veren nakit paranın da 30 milyar dolar civarında olduğunu hatırlatalım.

 

Botaş istiyor kamu bankaları… Vatandaş kredilendirilip piyasa hareketlendirilecek kamu bankaları… Çılgınlıklar finanse edilecek kamu bankaları, özelleştirme yapılacak kamu bankaları… Bu zincir böyle sürüp gidiyor.

 

Eğer yurtiçinde ve dışında kimse kredi vermezken kamu bankaları zorla kredi aktarıyorsa, bunun adı yeni bir görev zararı değil midir? Şimdi Cumhurbaşkanı Erdoğan ekonomi bürokrasisinden hamle bekliyor. Meclis açılış konuşmasında söyledi.

 

Beklediği hamle ne? Kamu bankaları nasıl bir derinliğe sahip ki, her şeyi kredilendirmekle yükümlü kılınıyor. Yoksa Merkez kimseye ses etmeden matbaaya fazla mesai mi yaptırıyor? Başçı hayaller diyarında gezeceğine bunları açıklasa da bilsek. Soruyorum: Çok övündüğünüz Basel kriterlerinin neresindesiniz? BDDK olup bitenden ne kadar haberdar?

[email protected]

Yorumunuzla Bu Yazıya Katkıda Bulunun

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir