Kazım Çiloğlu – Sonu ne olacak?

Bireysel borçlanmalarda ki artış ve daha önemlisi, bu borçlanmalarda ki geri ödemelerde ki azalış, dikkat çekici boyutlara ulaştı ki aklı başında ve ufukta görünen tehlikeyi fark eden ekonomistlerce dillendirilmeye başlandı!

Dünyada dolaşan ucuz parayı yurt içine taşımayı ekonomik marifet sayan ve bu anlayışı sürdürmeyi ekonomik istikrar olarak gören yurt içi ekonomik yapı, çok yakında duvara toslayacaktır.

Yurt dışından kredi alan bankalar, TL ye dönüştürüp halka dağıtırken, kendilerini de olası bir tehlikeden korumak için türev piyasalarını kullanmaktadırlar.

Bu arada merkez bankası da, sıkı TL politikası ile bir yerde, bu işlevlerin artmasına zemin yaratmakta, iktidar ise sanal enflasyon değerleri üzerinden, sanal zamlarla, ücretleri reel anlamda gerileterek, şikayet ettiği ve bir sürü engellemelerle, frenlemek istediği, kredi kartı ve bireysel kredi harcamalarına, çalışanları çok daha mahkum kılmaktadır!

Ama nereye kadar?

Bu yılın yarısında ki değerlere bakıldığında ise geri ödemelerde ki düşüş, diğer yılların çok, çok üstünde olacağı şeklindedir!

Sorun tam anlamı ile aşırı tüketim arzusundan kaynaklanıyor diye kestirip atamayız. Eğer böyle olsa idi piyasalarda bir canlanma olurdu!

Oysa piyasalarda tam tersi durgunluk hakim…

Ücretli temel ihtiyaçlarını ve en asgari düzeydeki yaşam koşullarını bile, aldığı ücretlerle idame edememekte, kredi kartı ve bireysel tüketim kredileri ile ayakta durmaya, nefes almaya çalışmaktadır.

Bu aşırı ve boyunu aşan borçlanmalar ve de geniş kitleleri kapsaması, iki büyük tehlikeyi de beraberinde getirmektedir.

Gerilen ve ne zaman kopacağı belli olmayan bir ekonomik kriz ile seçimlerde ürkek oy kullanan bir seçmen kitlesinin oluşması!

Bunun tek çözümü ise reel ücretlerin makul bir düzeye çıkarılmasıdır. Bu hem milli gelirin hakkaniyetle paylaşılması sonucu, orta sınıfı tekrar güçlendirecek, toplumsal barışı sağlayacak aynı zamanda, paranın bankalar arasında hapsolmasının önüne geçerek(!) piyasaların da gerçek anlamda canlanmasını sağlayacaktır.

Şu anda, içeride aktif olan finans piyasaları ki zaten bu tür, üretmeyen ve ürettiği artı değerleri tasarruf edemeyen, bu tasarrufları da yeni istihdam yaratacak yatırımlara yöneltmeyen ekonomilerde, parite, faiz ve borsalar en cazip para kazanma araçları olarak öne çıkacaktır…

 

Çalışana tasarruf edecek kadar bir ücret vermediğiniz sürece, tasarruf bilincinden dem vurmaya ve tasarrufların yetersizliğinden şikayet etmeye hakkınız olamaz…

En büyük sosyoekonomik tehlike aç insana diyet önermektir!

Yorumunuzla Bu Yazıya Katkıda Bulunun

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir