Çetin Ünsalan – Tepede esen sert rüzgârlar

Borsa İstanbul’da iki genel müdür yardımcısı görevinden ayrıldı. İstifa mı, etti, görevden mi alındı çok belli olmamakla beraber, BIST Başkanı’nın da istifa söylemleri ortada dolaşıyor.

Her ne kadar yalanlansa da ve günü kurtaran mesajlar verilse de olayın sadece borsadan ibaret olmadığı açık. Aynı istifa söylemleri BDDK, Merkez Bankası ve SPK Başkanları için de kulisleri meşgul ediyor.

En tepede bunlar yaşanırken hemen hemen her kurumda görevden almalar, yönetim kurullarında değişimler yapılıyor. Bu kadar şeffaflıktan bahsedilen bir ortamda ise kimse bu konuyla ilgili net bir açıklama yapmıyor.

Ortada anormal bir durum olduğu açık. Yani hiçbir görev değişimi süresinde ve olağan koşullarda gerçekleşmiyor. O zaman geriye madalyonun iki yüzü kalıyor. Bunlardan birincisi ekonomiyle ilgili…

Ekonominin zaten kırmızı sinyaller verdiği çok açık. Sadece reel sektörde değil, finans piyasalarında da uzun süredir yeni hikâye arayışları söz konusu. Beklenti alıp, satanlar, artık en saçma hikâyeleri bile kendilerine konu eder oldular.

Şimdi madalyonun ilk yüzünde gerçekten iş içinden çıkılmaz noktada ve bürokratlar, tüm sıkıntılara rağmen Başbakan başta olmak üzere iktidarın gayri ekonomik tutumlarından ve taleplerinden bunalmış durumda.

Başta para basmak üzere Başbakan’ın gündeminde her türlü seçeneğin olduğu biliniyor. Bunun ekonomiye nasıl yansıyacağı ve idare edilemez bir hal alarak, göstergelerin tamamını alt üst edeceği de ortada. Fakat Başbakan kimseyi dinlemiyor olabilir.

İkinci seçenek, yani madalyonun diğer yüzü ise kamuoyuna biraz daha güçlü sinyaller verilen paralel yapılanma iddiaları… Ben açıkçası bunun ekonomideki akıl dışı taleplerden daha düşük bir ihtimal olduğunu düşünüyorum. Ama vitrine güzel oturuyor.

Zira eğer üst düzeyde bu kadar görevden alma söz konusu ise, AKP’nin hiç kadrosu yok demektir. Tüm kadro ihtiyacını ‘paralel’ diye nitelendirdiği yapıdan almış olması sonucu ortaya çıkar.

Yine de diyelim ki bu ihtimal doğru ve bu nedenle görevden alınma furyası ya da baskısı yaşanıyor. O zaman da görevinden alınan kişilerle ilgili kamuoyuna net bir açıklama yapılması, bu kişiler hakkında şayet suça karıştılarsa soruşturma açılmış olması gerekmiyor mu?

Sadece görevden alıp, konuyu kapatıyorsan ya haksızlık yapıyorsun ya da suç örtüyorsun demektir. Hangisi doğru? Tepede çok sert rüzgârlar esiyor. Birileri de yine bir dolaplar çeviriyor, ama ürktüğüm şey, bu esen rüzgârlar bize kasırga olarak dönmesin.

Daha da ilginç olanı, en baştan beri sermaye piyasalarında şeffaflık gerektiğini söyleyenler, neden şimdi susuyorlar? Sizce de ortada bir gariplik yok mu?

[email protected]

Yorumunuzla Bu Yazıya Katkıda Bulunun

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir