Çetin Ünsalan – 15 TL’lik cübbeyle ölüm

İktidar partisi AKP seçim beyannamesini açıkladı. 13 yıldır bu ülkeyi yönetenlerin, halen enkaz edebiyatı yapması anlaşılır gibi değil. ‘Kimse ayrımcılığa maruz bırakılamaz’ derken insanları ‘bizden ya da değil’ diyerek kutuplaştırdıkları gerçeğini ne yapacağız?

 

‘Özgürlük-güvenlik dengesinin uyumu’ndan bahsederken ekmek almaya giderken öldürülen çocukları bu fotoğrafın neresine koyacağız? ‘Ortak tavır alacağız’ diye ortaya çıkarken, insanların terörist başına yaklaşımdan özgürlüklerin kısıtlanmasına, çevre katliamından yolsuzluk iddialarına kadar ortak tavır almasını provokasyon olarak nitelendiren bir zihniyeti nereye koyacağız?

 

Davutoğlu ‘Denetlenmeyen hiçbir güç kalmayacak’ diyor. Bu ülkede 3 yıldır Sayıştay iktidarlarının icraatını denetlemiyor ve 2 yıl daha denetleyemeyecek? Söylesenize, samimiyet bunun neresinde?

 

Başbakan ‘Yargı bağımsızlığı esastır’ diyor; geçtim son iddiaları, Deniz Feneri’nin bile baskıyla hasıraltı edildiği, insanları senelerce iftira edilerek hapis tutuldukları bir olayda ‘kandırıldık’ demelerini, her duruşma öncesi davanın savcısı olduklarını belirterek baskı uyguladıkları bir ülkede yaşadığımızı unutacak mıyız?

 

Davutoğlu ‘Başkanlık sisteminde yasama ve yürütmenin etkin’ olacağından bahsediyor. Mevcut durumda daha Cumhurbaşkanı’nın sözünden çıkamadığını ve Meclis’teki parmak vekillerinin de başı olduğunu unutuyor.  O kadar parmak ki, kendi verdikleri teklifi, muhalefet verdi zannedip reddettiklerine bile şahit olduk.

 

Davutoğlu bir şekilde konuşuyor da en başta söylediği insanın kanına dokunuyor. Diyor ki: “En temel ilke insan onurunun korunmasıdır.”

 

Sınırları içinde15 milyon kişilik bir Afrika’nın yaşadığı, insanların geçim sıkıntısı çektiği, işsizliğin resmi rakamlara göre bile iki haneyi bulduğu bir ülkedeyiz. Borç gırtlağa dayanmış, ekonomiye yönetenler başarı palavraları sıkıyor; onurdan bahsediyor.

 

Bu ülkede Ramazan günü eve gelip, iftarda ne olduğunu eşine soran ve ‘hiç’ yanıtını aldıktan sonra gidip intihar eden insanı nereye koyacağız? 50 TL için miting meydanlara koşup, şuursuzca bağırıp çağıran insanları ne edeceğiz? Bir torba kömüre satın alınan oyları ne yapacağız?

 

Elektrik, su olmayan köye iktidar tarafından, valilik araçlarıyla çamaşır makinesi gönderilerek yapılan çift yönlü hakareti unutacak mıyız? Bir babanın intihar etmek için çıktığı köprüde, polis memuruna ‘sen manavın önünden geçerken, çocukların istemesin diye ceketinle gözlerini kapattın mı’ sorusunu hangi insan onuruna yakıştıracağız?

 

Borçları nedeniyle hayatını sonlandıran, iflas edip canına kıyan vatandaşı, işadamını nasıl bir onur anlayışı ile açıklayacağız? Son olarak emeklilikte yaşa takılanları temsilen dernek başkanı Ali Çanta yayınımda anlattı.

 

Bir baba; çocuğunun mezuniyeti için, cübbe kiralayamıyor. Çocuğunun tüm yalvarmalarına karşın, bırakın satın almayı, 15 TL verip onu mutlu edemiyor. Sonuç mu? İntihar ediyor. Sözün bittiği yer. Acaba o babanın gururunun kırıntısı Türk siyasetinde ve siyasetçisinde kaldı mı?

 

2 milyon 600 bin kişi, primini ödemiş, gününü doldurmuş emekli olamıyor. Devlet verdiği sözü çiğniyor. Onların tabiriyle iş arasalar patron ‘yaşlı’, emekli olmak isteseler devlet ‘genç’ diyor. Çaresizlik içinde kıvranıyorlar.

 

Çalışmaya başladıklarında her gün, emekli hakkını kazandıklarında alacakları paranın azalması gerçeğini yaşıyorlar. Esnaf olmaya kalksalar emeklilik tazminatları yakılıyor. Sonuç mu?

 

Ali Çanta’nın ifadelerinde gizli… Soma’da ‘geliri olmadığını söyleme’ utanmazlığını gösteren işadamının hırsı nedeniyle katledilen 301 madencinin tespitlere göre üçte ikisi, 236 kişisi emeklilikte yaşa takılanlardan oluşuyor.

 

Çaresiz bıraktığınız insanlar ölüme ya da açlığa koşuyor. Üstelik bu insanlardan, işsizse sağlık hizmeti vermek için de ekstradan sigorta primi yatırmalarını istiyorsunuz. Şimdi çıkmış Başbakan seçim beyannamesinde önceliğin insan onuru olduğundan bahsediyor.

 

Sen git de onu, mezun olan çocuğuna 15 TL’lik mezuniyet cübbesi kiralayamadığı için, bundan için 4-5 ay önce yaşamına son veren babaya anlat. Çünkü Ali Çanta’nın aktardığına göre, arkasından bıraktığı notta, Cumhuriyet Savcılığına hitaben yazan satırlar şunlar: “Benim ölümümden sorumlu olan Türkiye Cumhuriyeti Devleti’dir.”

 

[email protected]

Yorumunuzla Bu Yazıya Katkıda Bulunun

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir