Çetin Ünsalan – Sus! Kimse duymasın…

Issız bir adaya düşseniz yanınıza alacağınız üç şey ne olur? Sanırım bundan asırlarca önce birileri yanına alacağı üç şeyi unutmuş olacak ki, sessiz sedasız geri dönmüşler. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Amerika’yı keşif söyleminden bunu anlıyoruz.

 

Malûm tarih kitapları Amerika kıtasının 1492 yılında Kolomb tarafından keşfedildiğini yazar. Hatta bu konuda başka tartışmalar da vardır. Piri Reis’in haritasından yola çıkarak tam 25 yıl öncesinde Osmanlı Denizcileri’nin Amerika’yı bulduğu ve Antilya ismi verdiği iddia edilir.

 

Elbette bunu tarihçiler düzeyinde tartışmak mümkün. Fakat Cumhurbaşkanı hızını alamadı ve 1178’de Müslümanlar tarafından keşfedildiği düşüncesini ortaya attı. Neredeyse arada tam 3 asır var.

 

  1. ve 13. yüzyıl arası İslam’ın bilim alanında altın çağını yaşadığını malûm… O zamanki bilim dünyasında bahsi geçen tarihten 47 sene önce kaybedilse de, Ömer Hayyam’ların çağı olduğu ve gelişmişliğin yüksek düzeyde bulunduğu biliyoruz.

 

Bu arada hangi Ömer Hayyam? Hani Fazıl Say’ın bir sözünü sosyal medyada paylaştığı için linç edildiği Hayyam… Neyse o da başka bir konu…

 

Fakat durum size de biraz garip gelmiyor mu? Dünyada ganimet ekonomisinin ön planda olduğu çağlarda, birileri bir kıta keşfedecekler, sonra da sessiz sedasız, kimseye bir şey demeden geri mi dönecekler? Bu akıl alıyor mu?

 

Ne yapmış adamlar? Bunu aralarında bir sır bellemiş, ‘arıza çıkmasın diye’ kimseye belli etmeden geri mi dönmüşler? Biraz daha akıl yürütelim? Kolomb Amerika’yı keşfetmeden önce sefere çıkarken, Osmanlı dahil birçok ülkeden yardım istemiş. Eğer bu kıta daha önce keşfedildiyse, Osmanlı neden bunu desteklememiş?

 

Hatta Kolomb’a “Birader kendini yorma, orası bulundu” cinsinden uyarılarda bulunmamış? Bakın bu aynı kafayı sahte Osmanlı hayalleri ile kandırdıkları için, bugün Ortadoğu, Kuzey Afrika kan gölüne döndü.

 

Şimdi nasıl bir hesap var, onu da bilemiyorum. Ama en azından ortaya bir tez atarken, belki kendini değil, ama temsil ettiğin devleti komik duruma düşürmeye kimsenin hakkı yok. Bu yüzden bu bilgi notlarını kim aktarıyorsa, biraz memleketin arda kalanın da şahsiyetini rencide etmeyecek bilgiler ve söylemler geliştirsin.

 

Elbette bu bir görüş. Ama bir görüşü ortaya atarken, bilimsel kanıtlarla iddia yürütürsünüz ve arkasında da durursunuz. ‘Biliyor musunuz’ diye başlayan cümlelerle en azından o yüzyıldaki dünya bilimine imza atmış Müslümanlar’ın kemiklerini sızlatmaya kimsenin hakkı yok.

 

Belki de buna inanmamız gerekiyor. Sahte Osmanlı’ya, camilerin ahır yapıldığına, mükemmel ekonomiye, Türkiye’de demokrasi olduğuna inandıktan sonra, tarihten bir yaprak daha çarpıtılmış kimin umurunda? Ama ben yine de en çok keşfi yapanları merak ediyorum. Hangi duygularla keşfedip, sonra da sessizce kimseye duyurmadan bu gerçeği 3 asır saklamışlar?

 

[email protected]

Yorumunuzla Bu Yazıya Katkıda Bulunun

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir